TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI KAYNAK SİTESİ

Edebiyat'a dair her şey alikaramanhoca.com 'da

Üyelik Girişi
KAHRAMAN KADINLARIMIZ
TÜRK BASINININ TARİHSEL GELİŞİMİ
EDEBİYAT KONU ANLATIM VE SORU ÇÖZÜM VİDEOLARI
TYT-AYT ÖNEMLİ HATIRLATMALAR
SINIFLARA GÖRE DERS NOTLARI
TÜRKÇE (DİL VE ANLAM BİLGİSİ)

DEDE KORKUT HİKAYELERİ

Dede Korkut Hikâyeleri

Türkçede bugüne kadar ortaya konulmuş en güzel ve değerli eserlerin başında şüphesiz “Dede Korkut Hikâyeleri” gelmektedir. Milli bir karakter özelliği taşıması, Türk milletinin yaşamı, alışkanlıkları ve zevkleri hakkında bize çok önemli bilgiler sunması bu eserin değerini çok yüksek kılmaktadır. Kısacası bu eser geçmişimize keskin bir ışık kaynağı olmaktadır.

15.yüzyılda yazıya geçirilen Dede Korkut Hikâyeleri, Türk edebiyatında destan geleneğinden halk hikâyesi geleneğine geçiş eseri niteliğinde değerlendirilir. Eserin destandan halk hikâyesine geçiş zinciri olarak değerlendirilmesinde Dede Korkut Hikâyelerinin hem destan hem de halk hikâyesi özelliklerini aynı anda barındırmasından kaynaklanmaktadır.

Anadolu’nun çeşitli yörelerinde değişik versiyonlarına rastlanan hikâyelerin 15.yüzyılın sonlarına doğru yazıya geçirildiği tahmin edilmektedir. Hikâyelerde anlatılan o dönem Türk halkının hem İslamiyet öncesi hem de İslamiyet sonrası özellikler taşıdığı görülür. Bu da hikâyelerin oluşum sürecinin İslamiyet öncesine kadar gittiğini gösterir. Hikâyelerin İslamiyet öncesinde Türklerin Orta Asya’dan henüz göç etmediği dönemlere kadar gittiği tahmin edilir.

Halkın ortak malı olan ve halkın bizzat kendi özelliklerini yansıttığı 12 hikâyeden oluşan Dede Korkut hikâyelerinin yazarı belli değildir. Hikâyeler Dede Korkut, Korkut Ata veya Korkut Dede adı verilen biri tarafından anlatılır. Bu nedenle hikâyeler genel olarak “Dede Korkut” adıyla anılır.  Dede Korkut kitabının nüshaları ise toplamda iki tanedir ve onlar da Almanya ile Vatikan kütüphanelerinde muhafaza edilmektedir.

Dede Korkut Hikâyeleri Özellikleri

Bu destansı eser birbirinden bağımsız görünen 12 hikâye ve bir ön sözden oluşmaktadır.

Eser hem destan hem de halk hikâyesi özelliği gösterir.

Eserde hem olağanüstü olaylar hem de gerçek olaylar iç içedir. Bu da eserin hem destani hem de halk hikâyesi özelliği taşıdığını gösterir.

Eserin yarısı manzum diğer yarısı da nesir bir şekilde yazılmıştır. Bu özelliği eserin halk hikâyesine yaklaşan tarafı olarak değerlendirilir.

Hikâyeler incelendiğinde Türklerin İslamiyet öncesi ve sonrasındaki özellikleri, yaşayışlarının bir arada anlatıldığı görülür.

Eser nesir olarak oluşturulsa da kahramanların sözleri, düşünceleri ve duyguları nazım olarak yazılmıştır.

Bu eser anonimdir, yani Türk milletinin ortak bir eseri olarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenle Türklerin milli hayatlarını, kültürünü, zenginliklerini ve duygularını yansıtmaktadır.

Eserin başka bir değeri ise o dönem eserlerinden farklı olarak güçlü bir Türkçe ile oluşturulmuş olmasıdır.

Eserde Oğuzların hayatları yer almaktadır.

Destanlarda olduğu gibi üç safhadan geçmiş ve eserde anlatılanlar bilinmeyen biri tarafından 15.yüzyılın sonlarına doğru yazıya geçirilmiştir.

Kahramanlık, aşk ve boylar arasındaki savaşlar sıklıkla işlenen konulardır.

Dede Korkut Hikâyelerinin İçeriği

İlk bakışta Hristiyan komşularıyla Oğuzların savaşları üzerine kurulmuş kahramanlık destanları görünümünde bulunmalarına rağmen asıl önemi toplumumuzun sağlam ve doğru karakterini yansıtabilmesinden kaynaklıdır. Bu eser bir ön söz içerir ve devamında birbirinden bağımsız 12 ayrı hikâye yer almaktadır. Bu hikayeler ayrı ayrı değerlendirildiklerinde tek başlarına bir destan niteliği kazanacak kadar içeriğe sahip değildir.

Kitabın ön sözünde Korkut Ata’nın bir takdimi bulunmaktadır. Hikâyelerin her biri tek başına bağımsız ve tam bir hikâye olarak karşımıza çıkmakta fakat hepsi birden büyük bir bütün teşkil etmektedir. Ayrı ayrı olan hikâyelerin konusu topluluktaki beylerin başlarından geçen maceralardan oluşmaktadır. Hikâyeler aynı devirde, aynı bölgede yaşayan ve birbirlerine çeşitli şekillerde bağlı bulunan Oğuz beyleri üzerine toplanmıştır.

Kitabın adına göre Oğuz boylarının dilinde yazılmış olan hikâyelerimizin bir kısmı Oğuzların Trabzon Rumları, Gürcüler ve Abazlarla savaştığı destanlardır. Bu hikâyeler konuları yönünden incelenince Türk tarihinin belirli devirlerini gösteren bazı izlere rastlanır.

Kitapta yer alan kahramanlıklar bir kişinin etrafında yüksek bir coşkunlukta ifade edilmiştir. Kahramanlarda ve olaylardaki bu coşkunluk insanı içine alabilecek kadar sürükleyicidir. Bu olaylar çoğu zaman Türk halkında derin izler bırakan niteliklere sahiptir.

Hikâyelerin Önemi

Türk edebiyatında taşıdığı değer kadar bu eserin dünya edebiyatında da önemli bir yeri vardır. Çeşitli dillerde bu hikâyeler hakkında pek çok şey yazılmıştır. Bu eseri Türk İlyada’sı diye adlandıranlar bile olmuştur. Gılgamış, Babil kültür dairesi için neyse, Odysseia Yunanlılar için ne ifade ediyorsa bu hikâyeler de Türkler için aynı şeyi ifade eder. Bu eserin en karakteristik özelliği içinde bir milletin alın yazısı ile birlikte o milletin karakteri üzerine pek çok şeyin söylenmiş olmasıdır. Bu hikâyeler ferdi hikâyeler olmayıp bir toplumun hikâyeleridir.

Dede Korkut Hikâyelerimiz dil yönünden de bir ayrı özellik taşır. Hikâyelerde kullanılan kelimelerin ve deyimlerin sayısı 8000 civarındadır. Bunların çoğu Türkçedir. Bu hikâyelerdeki Azeri şivesi Türkçenin katıksız bir yapıya sahip olduğunu bize göstermektedir. Cümle içerisinde kelimelerin sıralanışı günümüz Türkçesiyle aynıdır. Bu hikâyelerde kullanılan dil son derece sade şekildedir.

Hikâyelerde nazım ve nesir karışık olarak kullanılmıştır. Nazım ile nesrin karışık olarak kullanılması Türk edebiyatının genel bir özelliğidir. Bu hikâyelerde nazım, duyguların coştuğu yerlerde kullanılmıştır.

Bu hikâyeleri masal olarak değerlendirmek büyük bir hatadır. Bu gelenekte yer alan özellikleri barındıran hikâyelere Orta Asya Türklerinin destanlarında da rastlamaktayız fakat Dede Korkut Hikâyeleri daha gerçekçi şekilde yazılmıştır.

İSLAMİ DÖNEM İLK DİL VE EDEBİYAT ÜRÜNLERİ
TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERİ