•  Çokluk, gün batınında, dağda o yaşlı, kocamış meşenin gölgesine üzgün otururum. Ovanın durmaksızın değişen görüntüsüne ayaklar altından rastgele gözlerimi gezdiririm. Burada ırmak köpürgen dalgalarıyla çağlar, yılan gibi bükülüp kıvrılır, uzaklıklarda yok olur. Yaprak ormanlardaki çayırlara düştüğünde akşam rüzgârı çıkar, vadilerden alıp götürür. Ben işte bu solgun yaprak gibiyim: Ey esen rüzgârlar, deli rüzgârlar, beni de alın o yaprak gibi, alın götürün işte!

• "Roman dediğin, bir uzun yol üzerinde dolaştırılan bir aynadır. Bir bakarsın göklerin maviliğini, bir bakarsın yolun irili ufaklı çukurlarında birikmiş çamuru görürsün. Sonra da kalkıp heybesinde bu aynayı taşıyanı ahlaksızlıkla mı suçlayacaksınız? Aynası çamuru gösteriyor diye aynaya kabahat bulmak olur mu? Böyle çamurlu çukura bulunan yola, daha doğrusu suyun akmasını, kokmasını, çamur çukurları meydana getirmesini önlemeyen temizlik müfettişine..."

 

2.       Bireyin iç dünyasını esas alan hikâye ile toplumsal gerçekliği esas alan hikâyeyi karşılaştırınız.

3.Hikâyenin Türk ve dünya edebiyatındaki gelişimi hakkında bilgi veriniz.

 4.       Modernist hikâyenin özelliklerini (5 madde) ve edebiyatımızdaki temsilcilerinden ikisini yazınız.

 5.       Aşağıdaki parçalarda boş parantezle gösterilen yerlere sırasıyla hangi noktalama işaretleri getirilmelidir?(10p)

•             Bir bahar günü Sait Faik ve Orhan Veli ile birlikte yaptığımız bir Boğaz gezintisini hatırlıyorum ( ) Bütün Anadolu iskelelerine uğrayan bir vapur aramış () ona binmiştik. Üsküdar'dan Beykoz'a kadar her iskelede Sait beni sınava çekmişti () "Şu iskeleyi anlatmak gerekirse neresinden başlarsın ()"

•             Hindistan'a her gidene sorarlar ( ) () Tac Mahal'i gördün mü ( ) Çünkü Hint denince Hindistan'ı görmüş her ya­bancı için "Tac Mahal'i görmek ve göstermek () hiç olmazsa onun masalını anlatmak bir tiryaki­liktir.

•             Gün var, yılı besler () yıl var, günü beslemez.

•             Tüm sanat akımlarını ( ) bu akımların edebiyatımıza etkilerini tek tek anlattı.


6.       “Hikâye bu ya hayatı boyunca mutlu olmadığını fark eden bir adam, artık mutlu olmak istiyorum demiş ve aramaya koyulmuş. Ne yaptıysa da mutluluğu yakalayamamış. Kimden yardım istesem diye düşünürken, uzak bir diyarda, zengin bir bilgeyi önermişler. Bu bilge aklı, bilgisi ve malı ile ün salmış birisiymiş. Kim yardımına gelse sorularına cevap verip derdine derman bulmadan geri göndermezmiş.” Bu parçadan aşağıda belirtilen ses olaylarına, parantez içlerindeki sayılar kadar örnek yazınız.(10p)

Ünsüz yumuşaması(4):

Ünsüz sertleşmesi(1):

Ünsüz yumuşamasına aykırılık(1):

Ünlü düşmesi(1):

Ünlü daralması(2):

Kaynaştırma(2):

7) Aşağıdaki cümlelerdeki yazım yanlışlarını bulup bunların doğru yazılışlarını cümlenin karşısına yazınız.(20p)

Caddedeki otobüsler ardarda sıralanmıştı.

Sabahleyin doktor Ali Bey’den ilaç almaya gitti.

Kerimler, Atalay sokakta oturuyorlarmış.

Atanur Doğan’ın “İpekçi Kız” Tablosu’na hayran olduk.

Oysa ki ben, senin iyiliğini düşünmüştüm.

Sinan Kaptan onüçünde tanışmış denizle.

Küçük gemiler geçiyordu ren ırmağından.

Futbolcularımızın Avrupa’lı profesyonel futbolcular gibi olmaları gerekir.

Türk Dili Dergisinin özel sayıları gerçekten bir hazine niteliğindedir.

PTT’a girme çabaları yıllardır sürdürülüyor.

Bir takım bitkilerin sadece güney Afrikada yetiştiği doğrumudur?

Sanat bir hazinedir, yeterki onu keşif edelim.

Ateşle oynarken kaşlarını ve kipriklerini yakmış.

Güzel bir şiirde musiki de olmayan mühim birşey vardır.

Deneme sınavı 8 Aralık cuma günü yapılacak.

8. Aşağıdaki cümlelerin ögelerini bulunuz.(20p)

• Sayısız kitabın bulunduğu bu kütüphaneyi geçen yüzyılın başlarında Avrupalı bilim adamları ziyaret etmişler.

• Seni kaybetme korkusundan hiç söz etmiyor.

• Burada yoldan denize kadar inen büyük kayalar üstünde oturup, akşam saatlerini geçirmeyi severdi.

• Yoksulların içinde bulunduğu sıkıntıları bir nebze olsa azaltmak için elinden geldiğince onlara yardım ederdi.

• Yazar en güzel şiirlerini deniz kıyısındaki küçük evde mehtaplı gecelerde yazdığını söylüyor.

Telli Kavak:

Yarın Diye Bir Şey Yoktur:

Sarı Sıcak:

Mendil Altında:

Değirmen: