TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI KAYNAK SİTESİ

Edebiyat'a dair her şey alikaramanhoca.com 'da

Üyelik Girişi
KAHRAMAN KADINLARIMIZ
TÜRK BASINININ TARİHSEL GELİŞİMİ
EDEBİYAT KONU ANLATIM VE SORU ÇÖZÜM VİDEOLARI
TYT-AYT ÖNEMLİ HATIRLATMALAR
SINIFLARA GÖRE DERS NOTLARI
TÜRKÇE (DİL VE ANLAM BİLGİSİ)

HALK ŞAİRLERİNİN GRUPLANDIRILMASI

HALK ŞAİRLERİNİN GRUPLANDIRILMASI

1. Göçebe ( Gezgin ) Şairler: Bir yere bağlı kalmadan gezerler. Genellikle eğitim görmedikleri için, Divan Edebiyatı'ndan etkilenmezler. Dilleri sadedir. Hece ölçüsüne bağlıdırlar. Geleneksel şiir anlayışını sürdürürler.

2. Yeniçeri Şairler: Osmanlılar zamanında askerlik, hayat boyu süren bir meslekti. Orduda görev arasında şairler yetişmiştir. Bunlar, katıldıkları savaşlarla ilgili yiğitlik şiirleriyle dikkati çekerler. Dil, anlatım, ölçü bakımından, göçebe şairler gibi geleneksel şiir anlayışına bağlıdırlar.

3. Köylü Şairler: Hayatları köylerde, kasabalarda geçer. Büyük kentlerle ilgileri olmadığı için, kent kültüründen, Divan Edebiyatı'ndan etkilenmeden, halk şiiri geleneklerine bağlı kalmışlardır.

4. Kentli Şairler: Genellikle Divan Edebiyatı'nın etkisinde kalırlar. Hem Halk hem de Divan Edebiyatı tarzında şiirler söylerler. Dillerinde Arapça ve Farsça sözcüklerin oranı yüksektir. Hece ölçüsüyle birlikte aruz ölçüsüne de yer verirler.

5. Tasavvuf (Tekke) Şairleri: Tekkelerde yetiştikleri, din ve tasavvuf konusunda eğitim gördükleri için, dilleri, göçebe, yeniçeri ve köylü şairlere göre bazen daha ağırdır. Zaman zaman Divan Edebiyatı'nın dil, anlatım, biçim, ölçü özelliklerini taşıyan şiirler söylerler. Örneğin Yunus Emre bile, aruz ölçüsü ve mesnevi düzeniyle Risaletü'n-Nushiyye adlı bir eser vermiştir.

(Tasavvuf şairleri, Dini-Tasavvufi halk edebiyatı içinde anlatılmıştır.)


KÖROĞLU (16.yy.)

XVI. yüzyılda yaşadığı sanılan bir halk şairidir. III. Murat zamanındaki Osmanlı-İran savaşlarına katılan şair, Şirvan ve Tebriz'in alınışı üzerine destan söylemiştir.

Şiirlerinde yiğitlik, kahramanlık temalarını işlemiş olduğundan, halk hikâyesindeki Köroğlu ile karıştırılabilmektedir.

En çok koçaklamalarıyla tanınan şair, kavganın ve yiğitliğin simgesi olmuştur.

Bolu Beyi'yle olan mücadelesi efsaneleşen şair, halkın gönlünde yerini almıştır.

 

KUL MEHMET(16.yy.)

Babası I. Ahmet’in vezirlerinden Üveys Paşa’dır.

Aydında vergi memurluğu, ömrünün sonlarında vezirlik de yapmıştır.

Asıl adı Mehmet’tir. “Kul Mehemmet” mahlaslı şiirler yazmıştır.

Saz şairleri arasında aruzla şiir yazan ilk kişidir.

 

KARACAOĞLAN (17.yy.)

Doğum ve ölüm tarihleri kesin olarak bilinmeyen Karacaoğlan'ın Toroslar'da yaşayan, Türkmen boyları arasında yetiştiği sanılıyor. Göçebe bir şair olarak Anadolu içinde ve dışında gezmiştir.

Geleneksel şiirin dil, anlatım, ölçü anlayışından ayrılmadan aşk, doğa, ölüm, ayrılık gibi temaları işlemiştir; özellikle koşma ve semai biçimlerinde büyük başarı kazanmıştır. Varsağı nazım şeklini kullanan ilk şairdir.

Âşık edebiyatının hemen hemen bütün şairlerini etkilemiştir.

Onun için aşk ve tabiat şairi dense yeridir. Âşık edebiyatının duygu yönünden en zengin ve güçlü şairidir. Güzellemeleriyle ön plana çıkmıştır. 

Dili çok sadedir. Şiirlerinde tasavvufa ve dini konulara hiç yer vermemiş, Divan ve Tekke şiirinden hiç etkilenmemiştir.

Şiirlerini hece ölçüsü ile yazmıştır. Koşma, semai, ara sıra da destan söylemiştir.

 

KAYIKÇI KUL MUSTAFA (17.yy.)

17. yy. halk şairidir. Devrin önemli şairlerinden biridir ancak hayatı hakkında fazla bir bilgi yoktur. Yeniçeri şairidir. Şiirleri yeniçeriler arasında, sınır boylarında sevilerek okunmuştur.

Şiirlerinde tarihsel olayları işlemiştir. IV. Murat’ın Bağdat kuşatması esnasında şehit düşen Genç Osman için söylediği "Genç Osman Destanı" ünlüdür.

Şiirlerinde sade bir dil kullanmıştır. Akıcı bir üslubu vardır. Meydan şairlerindendir.

ÂŞIK ÖMER (17.yy.)

Bir ordu şairi olan Âşık Ömer, Konya doğumludur. Saz şairleri arasında en çok şiirleri olan odur. 1500’e yakın şiiri vardır.

Şuara tezkirelerinde kendisinden övgüyle bahsedilmiş, diğer aşıklar tarafından “üstat” olarak kabul edilmiştir.

Divan şairlerinden de etkilenmiş, aruzla da şiirler yazmıştır. Tevhid, naat, gazel, kaside ve murabbaları vardır.

Koşma, semai, varsağı türlerinde daha başarılı olmuştur. Dili diğer halk şairlerinden biraz ağırdır.
Kusurları olsa da aruz veznini kullanmakta başarılıdır.

Şiirlerini topladığı bir Divan'ı vardır.
Âşık Ömer, hayatının son zamanlarında yazdığı Şairnâme isimli eserinde saz şairlerinin yanında divan şairlerine de yer vererek bu konudaki bilgisini ortaya koymuştur.

GEVHERİ (17.yy.)

Âşık Ömer gibi divan edebiyatından etkilenmiş, hecenin yanında aruzla da şiirler yazmıştır. Heceyle yazdığı şiirlerde daha başarılıdır.

Medresede eğitim gördüğü düşünülen şairin hayatı daha çok İstanbul’da geçmiştir.
Gezgin bir saz şairi değildir ancak görevleri nedeniyle zaman zaman İstanbul dışına çıktığı şiirlerinden anlaşılmaktadır.

Hem hece hem aruzla şiirler yazmıştır.

 Bir iki şiiri dışında sosyal konulara pek yer vermez.
Gevherî’nin şiirlerindeki en önemli tema aşktır. Bu ana tema içinde sevgili, rakip, ayrılık, kader ve çile önemli bir yer tutar.
Gevheri'nin bazı şiirleri bestelenmiştir. 


Ercişli Emrah (17.yy) 
 

Saz şairi, halk hikâyesi kahramanıdır. Doğum ve ölüm tarihleri yanında doğum yeri de tam olarak tespit edilememiştir.
Ercişli Emrah bâdeli bir âşıktır. Sadece hece ölçüsünü kullanmış, divan şiirinden etkilenmemiştir. 

Şiirleri sanat gösterme endişesinden uzaktır. Oldukça sade bir dil kullanan Ercişli'nin şiirlerinde bölge ağzıyla ilgili birçok sözcük yer almaktadır.

Şiirlerinde genellikle aşk ve sevgi konusu işlemiştir. Onun yaşadığı aşk macerası etrafında meydana gelen Emrah ile Selvihan Hikâyesi Türk halk hikâyeleri içinde en sevilenlerin başında yer alır.

 

DERTLİ (19.yy.)

Toplumsal yergi içerikli şiirleriyle tanınan Bolulu bir halk ozanıdır. Halk şiirinin son ustalarından sayılır. Divan, Tekke ve Halk şiirini iyi bilen şair, Divan şiiri yolunda eserler de vermiş fakat asıl başarıyı heceyle yazdığı şiirlerinde göstermiştir.

 

SEYRANİ (19.yy.)

Kayseri'nin Develi kasabasında doğmuştur, İstanbul’a gelmiş ancak devrin büyüklerini hicvettiği için, memleketine dönmek zorunda kalmıştır.

Medrese eğitimi aldı.

Taşlamaları ile ünlüdür.

Seyrani'nin hiciv (taşlama) şairi olmasının yanında, kuvvetli bir hikmet şairidir.

Bu nedenle düşüncelerini nasihat ifade eden ayet, hadis ya da atasözü ve deyimler (irsalimeselile destekler.

Divan şiirinden etkilenmiştir.

Daha çok hece ölçüsü olmak üzere aruz ile de şiirler söylemiştir.

ERZURUMLU EMRAH (19.yy.)

Saz şairi.

Medrese eğitimi almıştır. 

Emrah gezdiği yerlerde birçok çırak yetiştirmiş ve adıyla anılan âşık kolunun kurucusu olmuştur. 

Hem tasavvuf hem de divan edebiyatına ilgi duymuştur.

Özellikle divan şiiri etkisiyle yazdığı şiirlerinde dili ağırdır.

Ona asıl şöhretini kazandıran hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerdir.

Şiirlerindeki temel konular aşk, gurbet, ayrılıktır. 

Her şeyden önce bir aşk şairidir.


DADALOĞLU (19.yy.)

XIX. yüzyılda, Çukurova yöresinde yetişen halk şairlerindendir. Türkmen boylarının yerleşik hayata geçirilmesi için 1865'te yöreye yollanan Fırka-i İslahiye adlı Osmanlı ordusuyla Türkmenler arasındaki çatışmalara katılmış, bu olayları yiğitçe bir eda ile koçaklamalarına yansıtmıştır.

Türkmenleri destekleyen, mücadeleye çağıran şiirler yazmıştır. "Ferman padişahınsa dağlar bizimdir" dizesi onun karakterini açıklar. Ayrıca aşk ve doğadan söz eden şiirleri de başarılıdır.

Şiirlerini temiz bir halk diliyle ve hece ölçüsü ile yazmıştır, içinde bulunduğu tarih ve toplum olaylarını şiirlerine yansıtmıştır.

Şehir yaşamından uzak kaldığı için Divan edebiyatından etkilenmemiştir. Koşma, semai, destan, varsağı türünde şiirler söyleyen Dadaloğlu türkülerinde daha başarılıdır.

Anlatım yönünden Karacaoğlan'ı ve Köroğlu'nu anımsatır.

 

BAYBURTLU ZİHNİ(19.yy.)

Eşitli medreselerde öğrenim görmüş, İstanbul’da Divanıhümayun’da kâtip olarak çalışmıştır.

Rus işgalinden sonra Bayburt’un harap olmuş halini görünce duyduğu üzüntüyle “Vardım ki yurdundan ayağ göçürmüş” dizesiyle başlayan ünlü şiirini söylemiştir. Gevheri ve Âşık Ömer’den sonra divan tertip eden ilk sanatçıdır. Hem divan hem halk şiiri geleneğiyle şiirler yazmıştır.

Haksızlık ve zulümlere karşı yazdığı hicivleriyle tanınmıştır.

Divanı ve kendi hayatını anlattığı “Sergüzeştname” mesnevisi önemlidir.

 

Bayburtlu Zihni (19.yy) 

  • Hem halk hem divan tarzında şiirler yazmıştır.
  • Divan tarzı şiirleri çok daha fazla olmasına rağmen âşık tarzında yazdığı şiirlerle meşhurdur.
  • Özellikle Sergüzeştnâme adlı eserindeki destan ve koşmaları ile tanınmıştır.
  • Şiirlerinde aruzu da heceyi de başarıyla kullanmıştır.
  • Şiirlerinde döneminde yaşanan olaylara sıklıkla yer vermiştir.
  • Daha çok içinde yaşadığı devirden ve karşılaştığı haksızlıklardan şikayet eden hicviyeleri ve memleket hasretini dile getiren koşmalarıyla dikkati çekmiştir.
  • Dili, hece ile yazdığı şiirlerde kısmen sade iken aruzla yazdığı şiirlerinde yer yer Türkçe olmaktan çıkar.

 

Ruhsati (19.yy)  

  • Sivas'ın Kangal ilçesinin Deliktaş köyünde doğdu.
  • Doğaçlama (irticalen) söyleyen ancak saz çalmayan bir âşıktır. 
  • Bâdeli bir âşıktır. (Düşünde bir pirin elinden aşk badesi içerek saz çalıp söyleyen halk şairi.)
  • Şiirlerinin çoğunu hece ölçüsü ile söylemiştir.
  • Birçok halk şairi gibi aruz ölçüsüyle yazdığı şiirlerinde pek başarılı olamamıştır. 
  • Sade bir dil kullanmıştır.
  • Nakşibendi tarikatına mensup olan âşık, geleneğin dışına çıkarak dinî-tasavvufi içerikli şiirler de söylemiştir.

 

Sümmânî (19, 20.yy)  

  • Bâdeli âşıktır.
  • Şiirlerinde daha çok hece ölçüsünü kullanmıştır.
  • Aruz vezniyle yazdığı az sayıdaki şiirde başarılı sayılmaz.
  • Divan şiirinden ve tasavvuftan etkilenmiştir.
  • Şiirlerinde daha çok aşk, ayrılık, hasret, ölüm, tabiat, din, zamandan şikâyet, bazı tarihî ve mahallî olayları işlemiştir.
  • Kendi adıyla anılan bir âşık kolunun kurucusudur.

 

ÂŞIK VEYSEL (1894 -1973)

20. yüzyıl halk şairidir. Şarkışla'da doğup büyümüş, Cumhuriyetin onuncu yılında Ankara'ya gelerek şiirlerini okumuş, bundan sonra ünü yayılmaya başlamıştır.

Çocukluğunda geçirdiği çiçek hastalığıyla gözünü kaybeden şair; genellikle gezgin bir hayat sürmüş; kent kent dolaşarak aşktan, doğadan, kardeşlikten, birlikten, barış içinde yasamaktan ve insanı insan yapan erdemlerden bahseden şiirlerini saz eşliğinde söylemiştir. O, bütün toplumu kucaklayan bir felsefenin şairidir ve bu nedenle halk tarafından çok sevilmiştir.

Şiirlerinde insan, yurt, tabiat sevgisini dile getirmiştir. Tasavvuf felsefesinin kazandırdığı hoşgörü anlayışı, şiirinin temellerinden biridir.

Şiirlerinde sade bir Türkçe görülür. Kimilerince "Halk şiirinin son büyük ustası" olarak nitelenmiştir.

Şiirlerini "Deyişler", "Sazımdan Sesler" adlı iki kitapta toplamıştır. Son olarak tüm şiirleri, Ümit Yaşar Oğuzcan tarafından "Dostlar Beni Hatırlasın" adıyla yayımlanmıştır.

Âşık Veysel, Ahmet Kutsi Tecer tarafından keşfedilmiş, edebiyatımıza kazandırılmıştır.

 

ÂŞIK MAHZUNİ ŞERİF (1940 - 2002)

Cumhuriyet Döneminin önemli saz şairlerindendir.

1940'ta Maraş-Afşin'in Berçenek köyünde doğdu. Çocukluktan İtibaren halk şiirine ilgi duydu.

Alevi - Bektaşi şiir geleneğini sürdürmeye çalışan Mahzuni, yalın bir Türkçeyle yaşadığı dönemin sorunlarını işledi. Birçok siyasî kovuşturma geçirdi.

Deyişleri birçok yabancı ülkede de okundu; şiirleri plağa ve kasete alındı.

 

ÂŞIK MURAT ÇOBANOĞLU (1940 - 2005)

Sanatçı, 1940'ta Kars'ın Arpaçay ilçesinin Koçköyü beldesinde dünyaya geldi.

1966 yılından başlayarak sürekli olarak Konya Âşıklar Bayramına katıldı. Artvin, Konya, Erzurum ve Mut'ta yapılan yarışmalarda dereceler aldı. özellikle atışma dalında başarı gösterdi.

Saza egemenliği, ulusal duygularının güçlülüğü ve kendine özgü sesiyle ilgi çekti.

Âşıklık geleneğinin bir parçası olan türkülü hikâyeler anlatma konusunda da başarılı örnekler veren Çobanoğlu, kendi türkülerinin yanı sıra usta malı türküleri de genç kuşaklara aktardı.

 

ÂŞIK ŞEREF TAŞLIOVA (1938 -2014)

1938'de Kars'a bağlı Çıldır ilçesinin Gülyüzü köyünde dünyaya geldi.

Yurt İçinde ve yurt dışında düzenlenen birçok festival, program ve organizasyona katıldı. UNESCO'nun 1988'de hazırladığı Dünya Sanat Dizisi'nde, Türkiye'deki âşıklık geleneğini temsil etme görevi Şeref Taşlıova'ya verildi.

Şiirleri ve çeşitli konularda kaleme aldığı yazıları, edebiyat tarihimizde önemli yere sahip dergilerle, çeşitli ansiklopedi ve antolojilerde neşredildi.

Kültür Bakanlığı tarafından "Gönül Bahçesi" isimli bir şiir kitabı 1990 yılında yayımlandı.

 

ABDURRAHİM KARAKOÇ(21.yy.)(1932-2012)

Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinin Ekinözü köyünde doğmuş.

Cumhuriyet Dönemi âşık tarzı halk şiirinin önemli temsilcilerindendir.

Diğer halk âşıklarından ayrılan yönü saz çalmaması ve şiirlerini ezgili söylememesidir.

İçli, duygulu şiirleriyle Karacaoğlan’ın, yiğitçe üslubuyla Köroğlu’nun, manevi duyarlıkla söylediği şiirleriyle Yunus Emre’nin, korkusuzca söylediği toplumsal eleştirileriyle de Nefi’nin çağımızdaki sesi gibidir. Yüzün üzerinde şiiri bestelenen şairin en ünlü şiiri Mihriban’dır.

 

NEŞET ERTAŞ(1938-2012)

Kırşehir yöresi ozanlarındandır.

Ozan Muharrem Ertaş’ın oğludur.

Abdallık geleneğinin son büyük temsilcisidir.

Bozkırın Tezenesi unvanıyla anılmıştır.

Devlet sanatçısı unvanını geri çevirmiştir.

Zahide’m, Gönül Dağı, Ay Yalan Dünya meşhur türkülerindendir.

 

 

 

 

 


Yorumlar - Yorum Yaz
İSLAMİ DÖNEM İLK DİL VE EDEBİYAT ÜRÜNLERİ
TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERİ