TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI KAYNAK SİTESİ

Edebiyat'a dair her şey alikaramanhoca.com 'da

Üyelik Girişi
KAHRAMAN KADINLARIMIZ
TÜRK BASINININ TARİHSEL GELİŞİMİ
EDEBİYAT KONU ANLATIM VE SORU ÇÖZÜM VİDEOLARI
TYT-AYT ÖNEMLİ HATIRLATMALAR
SINIFLARA GÖRE DERS NOTLARI
TÜRKÇE (DİL VE ANLAM BİLGİSİ)

ÖĞRETİCİ METİNLER

A)Kişisel Hayatı Konu Alan Öğretici Metinler

1. Mektup:

  • Kişi ve kurumların birbiriyle haberleşmek için yazdıkları yazılardır.
  • Haber vermek veya almak, bir şey sormak veya istemek, bir duyguyu ya da düşünceyi paylaşmak, bir konuyu tartışmak gibi amaçlarla yazılır.
  • Ortaya çıkmasındaki temel düşünce paylaşma isteğidir.
  • Siyasi, edebi ve ilmi konularda yazılmış olanları, belge niteliğindedir.
  • Dünyada mektup türünün ilk örneklerine Mısır’da rastlanmıştır. Eldeki ilk mektuplar, Mısır Firavunlarının resmi mektupları ile Hitit Krallarının Hattuşaş arşivinde bulunan mektuplarıdır. 17. yüzyıldan itibaren yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır.
  • Divan edebiyatında mektuba “inşa(düzyazı)”, mektupların toplandığı eserlere “münşeat” adı verilmiştir.
  • Tanzimat Dönemi’nden itibaren posta pulu da kullanılarak ayrı bir kurum oluşturulmuş ve mektup türü yaygınlık kazanmıştır. Şinasi’nin Paris’ten annesine yazdığı mektup bu dönemin ilk örneklerindendir.

 

KONU VE ÜSLUBUNA GÖRE MEKTUP TÜRLERİ

a)      Özel Mektup

  • Akraba ve dost gibi yakın çevredeki insanlara yazılan mektuplardır.
  • Her konuda yazıldığı için gizlilik özelliği taşır.
  • Açık, yalın ve içten bir anlatımla yazılır.
  • Genellikle çizgisiz beyaz kâğıda ve kâğıdın bir yüzüne yazılır.
  • Tarih, hitap, mektup metni, nezaket ifadesi, imza ve adres bölümlerinden oluşur.
  • Teşekkür, özür, davet, tebrik mektupları; başsağlığı dilekleri özel mektuplar içerisinde değerlendirilir.
  • Sanatçı ve edebiyatçıların daha çok genel konular üzerinde yazdıkları özel mektuplara “edebi mektup” da denmektedir.

 

b)      Edebi Mektup

  • Sanatçıların edebiyat, sanat veya kültür gibi konularda birlerine görüşlerini bildirdikleri edebi değer taşıyan mektuplardır.
  • Edebi mektuplar da bir tür özel mektuptur. Ancak yazarları, içerikleri, ifade şekilleri ve özelden çok genel konuları ele almaları yönüyle özel mektuplardan ayrılır.
  • Yazar, söz ustalığını göstermek için süslü ve sanatlı cümleler kullanır.
  • Sanatlı üslupla bizde yazılan ilk mektup Fuzuli’nin “Şikâyetname”sidir.
  • Yazıldığı dönemin edebiyat ve sanat anlayışını yansıttığı için edebiyat tarihi ve eleştiri türü için önemli bir kaynaktır.
  • Eskiden, bu tür kişisel edebi mektuplar, “Mektubat(Mektuplar)” adı altında toplanırdı. Mektuplardan oluşan eserlere “münşeat” denir.

Mektup türünde yazılmış hikâye, roman, şiir ve denemeler de vardır. Bunlardan bazıları şunlardır:

Mutallaka(roman)-Hüseyin Rahmi Gürpınar

Bahar ve Kelebekler, Lokantanın Esrarı(hikâye)- Ömer Seyfettin

Handan(roman)- Halide Edip Adıvar

Bir Serencam, Milli Savaş Hikâyeleri(hikâye)- Yakup Kadri

Bir Kadın Düşmanı, Sönmüş Yıldızlar, Bir Damla Gözyaşı, Bir Hayal Kırıklığı(hikâye)-Reşat Nuri

Genç Werther’in Acıları(roman)- Goethe

c)       İş Mektupları

  • Özel kişilerle iş kurumları ve iş kurumlarının kendi aralarında işle ilgili yazdıkları mektuplardır.
  • Bu mektuplarda bir iş ya da hizmet söz konusudur. Bu hizmet; sipariş, satış, şikâyet, borç alıp verme isteği, tavsiye ya da bilgi isteme olabilir.
  • İstek, açık ve anlaşılır bir dille yazılmalı; söz, uzatılmamalıdır.
  • Şekil bakımından özel bir titizlik gerektirir. Çizgisiz kâğıt kullanılmalı, kâğıdın dörtte bir oranında aşağıdan başlanmalıdır; dosyalanacağı düşünülerek kâğıdın sağında ve solunda yeteri kadar boşluk bırakılmalıdır.
  • Kurumlar arasındaki iş mektupları kurumların ad ve adreslerini belirten özel başlıklı kâğıtlara yazılır.
  • Kendisine mektup yazılan kişi veya kurumun ad ve adresi ile başlanır. Kâğıdın sağ tarafına tarih yazılır. Adres ve tarihten sonra birkaç satır aralık bırakılır, istek yazılır ve saygı ifade eden bir sözle mektup bitirilir.
  • Metnin sağ altında ise yazanın adı, soyadı ve imzası yer alır.

 

d)      Resmi Mektuplar

  • Resmi dairelerin ve tüzel kişilik taşıyan kuruluşların birbirlerine yazdıkları resmi yazılarla; bunların, vatandaşların başvurularına verdikleri yazılı cevaplara denir.
  • Birçok yönüyle iş mektuplarına benzer.
  • Hitap başlığı, yazılan resmi kurumun “kanun ve tüzüklerdeki tam adı” olmalıdır.
  • Bu mektuplarda tarih, mektubun sıra numarası ve konusu belirtilir. Mektup bir cevap niteliğindeyse “ilgi” bölümüne cevabı olduğu mektubun sıra ve tarihi; “konu” bölümüne “mektubun yazılış amacı” yazılır. Birkaç satır boşluk bırakılarak mektup yazılır.
  • Mektup, üst makama yazılıyorsa “arz ederim”, alt makama yazılıyorsa “rica ederim” şeklinde bitirilir.
  • Açık, kesin ve anlaşılır bir dil kullanılmalıdır.

 

e)      Açık Mektuplar

  • Herhangi bir düşünceyi, görüşü açıklamak, bir tezi savunmak için bir devlet yetkilisine ya da halka hitaben yazılır.
  • Bir kişi ya da kurum tarafından yazılabilir.
  • Gazete, dergi aracılığıyla yayımlanır.
  • Sadece yazanı değil, geniş kitleleri ilgilendiren önemli konular ele alınır.

EDEBİYATIMIZDAKİ BAZI ÖNEMLİ MEKTUPLAR

Kemal Tahir’den Fatma İrfan’a Mektuplar- Kemal Tahir

Limni ve Malta Mektupları- Ziya Gökalp

Şikâyetname- Fuzuli

Ziya’ya Mektuplar- Cahit Sıtkı Tarancı

Kemal Tahir’e Mahpushaneden Mektuplar- Nazım Hikmet

Mektuplar- Abdülhak Hamit Tarhan

Mektuplarım- Muallim Naci

Hususi Mektuplar- Namık Kemal

 

2. GÜNLÜK(GÜNCE)

  • Yaşanan olayların ve bu olayların yaşayanda bıraktığı etkilerin tarih atılarak günü gününe anlatıldığı kısa yazılardır.
  • Divan edebiyatında “ruzname”, Tanzimat Dönemi’nde “jurnal” denmiştir.
  • Birinci kişili anlatım kullanılır.
  • Yaşananlar genellikle kronolojik olarak verilir.
  • Yazarın kişiliğini, görüşlerini ve ruhsal yapısını yansıtırlar
  • Anlatıma içtenlik, samimiyet hâkimdir.
  • Anlatımdaki içtenlik ve samimiyet inandırıcılığı sağlamıştır. Bu yönüyle belge niteliğindedir.
  • Her olay, olgu günlük konusu olabilir.
  • Her türlü anlatım biçiminden ve tekniğinden yararlanılır.
  • Başka yazı türlerinin oluşturulmasında günlük türünden yararlanılabilir. Reşat Nuri Güntekin’in “Çalıkuşu” romanı bir bakıma günlük-roman sayılır.
  • Dünya edebiyatında bu türün önde gelen isimleri Andre Gide, Virginia Wolf,  Max Frisch, Julien Gren, Stefan Zwieg’dir.
  • Divan edebiyatındaki ruznameler ve Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sindeki bazı bölümler edebiyatımızdaki ilk günlükler kabul edilmektedir.
  • Türkçe yayımlanmış ilk günlük, Direktör Ali Bey’in Seyahat Jurnali’dir. Batılı anlamda ilk edebiyat günlüğü Şair Nigar Hanım’ın yazdığı ve ölümünden 40 yıl sonra, 1959’da yayımlanan “Hayatımın Hikâyesi” adlı yapıttır.
  • “Günlük” terimini ilk kez Falih Rıfkı Atay kullanmıştır.
  • Cumhuriyet Dönemi’nde yayımlanan ilk günlük kitabı “Günlük” adıyla Salah Birsel’e aittir.
  • Bu türün asıl gelişmesi 1950’den sonra Nurullah Ataç’ın gazetelerde yayımladığı “Günce”leriyle olmuştur.

Anı ve günlük arasındaki fark:

Yazarın kendini anlatması yönüyle anıya benzer. Ancak günü gününe yazılması yönüyle anıdan ayrılır. Anılar, olayların üstünden zaman geçtikten sonra kaleme alınır.

Günlük Çeşitleri

 

1 - İçe Dönük Günlükler ( özel ruhbilimsel günlük ): Yazarın bir bakıma kendi kendi ile konuşmasıdır içinde bulunduğu doğal ve toplumsl çevreden yazgısından yakınır. Bu metinlerde yazarın yaşadığı duygusal coşkunluğu bulabileceğimiz gibi, çeşitli kavramlar hakkındaki düşüncelerin yazarın bilincindeki açılımlarını da bulabiliriz. Stendhal'ın günlüğü, Rus yazar Alexander Sergeyeviç Puşkin'in "Gizli Günce" bu metinlere örnek gösterilebilecek niteliktedir. Fransız yazarı Andre Gide ve bizde Nudullah Ataç bu türün başta gelen ustalarındandır.

2 - Dışa Dönük Günlükler: Bu tip günlüklerde yazarlar, alaycı bir tavırla dönemin olaylarını, siyaset, sanat ve edebiyat adamlarını ya da gündelik sıkıntılarını öykü tekniği kullanılarak anlatmaktadırlar. Bu tür günlüklerde yazar kendi zaman dilimi içindeki tutum ve davranışlardan, düşünsel akımlardan haber verir. Bu nedenle de bu günlükler birer belge değeri taşır. Ünlü ressam Paul Gaugin'in o dönemde Fransız kolonisi olan Markiz adalarında yazdığı günlük, dışa dönük günlüklere örnek olabilir.

Yaşadığı hayat kesitlerini, çeşitli konulardaki izlenimlerini öykü tekniği ve zengin betimlemeler aracılığıyla günlüğüne yansıtan ünlü öykücümüz Tomris Uyar'ın günlükleri de dışa dönük niteliğe sahiptir.

Bu türler dışında bir de sanat esarlerinin oluşumu ve gelişini ile ilgili günlüklerde vardır. Yazar eserinin gelişme evrelerini günü gününe anlatırken çektiği sıkıntıları, kaygılar çalışma yöntemini de bize göstermiş olur. A. Gide'nin "Kalpazanlar" Thomas Man'ın "Doktor Faustas" bu tür günlüklerin başarılı örnekleridir

EDEBİYATIMIZDAKİ ÖNEMLİ GÜNLÜKLERDEN BAZILARI

  • Nurullah Ataç :Günce 1-2, Uçuş Günlüğü, Gazi Günlüğü, Avusturya Günlüğü
  • Salah Birsel: Günlük, Kuşları Örtünmek, Nezleli Karga, Bay sessizlik, Aynalar Günlüğü
  • Oktay Akbal: Yeryüzü Korkusu, Geçmişin Kuşları, Anılarda Görmek
  • Ahmet Refik Altınay: Kafkas Yollarında
  • Falih Rıfkı Atay: Yolculuk Defteri
  • Tomris Uyar: Gün Dökümü, Sesler, Yüzler, Sokaklar, Günlerin Tortusu
  • Adalet Ağaoğlu: Dert Dökme Defterleri
  • Oğuz Atay: Günlük
  • Cemil Meriç: Jurnal
  • Cemal Süreya: Günler
  • Sezai Karakoç: Sesler
  • Cahit Zarifoğlu: Yaşamak
  • Necati Cumalı: Yeşil Bir At Sırtında
  • Ömer Seyfettin: Ruznameler
  • İlhan Berk: El Yazılarına Vuruyor Güneş

ANI(HATIRA)

  • Toplum hayatında önemli görevler üstlenmiş, toplumu ilgilendiren önemli olayları bizzat yaşamış veya bu olaylara şahit olmuş kişilerin bu olayları duyurmak için sanat değeri taşıyan bir üslupla yazdıkları yazılara “anı” (hatıra, hatırat) denir. Anıların yazıldığı defterlere “hatıra defteri” denir.
  • Anı yazıları yaşanmakta olanı değil, yaşanmışı konu alır. Anılar ya günü gününe tutulan notlardan yararlanılarak ya da yaşanan olaylar anımsanarak sonradan yazılır. Her iki durumda da anılar yaşandıktan çok sonra kaleme alınır. Anılarda gözlem esastır. Anılar kişinin kendi özel tarihidir. Mesleki yaşamında başarıya ulaşmış veya şöhreti yakalamış bazı kişiler anılarını yazarlar.
  • Anının özellikleri şunlardır:
  • Anılar tarihi gerçeklerin öğrenilmesine katkı sağlar.
  • Gelecek kuşaklara ders vermek ve kamuoyu ile hesaplaşmak amacı da vardır.
  • Anılar kişinin yaşadığı dönemle ilgili bilgiler de verir. Bu bakımdan anılar tarihe ışık tutan kaynaklar arasında yer alır.
  • Yaşanmış olayların gizli kalmış bazı yönlerini açığa çıkarır. Ancak bunlar, olaylara kişisel bakış açısıyla kaleme alınmış olduklarından kesin ve bilimsel bir doğru gibi kabul edilemez ve nesnel bir belge niteliği taşımaz.
  • Anılar sonradan kaleme alındığı için olaylar üzerinden çok zaman geçmiş olur. Kişi bu zaman içinde değişim geçirebilir, olaylara bakış açısı değişebilir. Dolayısıyla anılar yazıldıkları andan bakılarak kaleme alınır.
  • Anıların mutlaka gerçeği anlattığı söylenemez, onlara sağlam tarihî belgeler olarak bakılamaz.

 

ANI TÜRÜNÜN TARİHSEL GELİŞİMİ

  • Anı, edebiyatımızda oldukça eski bir geçmişe sahiptir. Bu türün ilk örnekleri ilk yazılı metinlere kadar uzanır. Bu bağlamda, Göktürk Yazıtları’nı edebiyatımızın ilk anı örnekleri saymak mümkündür. Ebulgazi Bahadır Han’ın 17. yüzyılda yazdığı “Şecere-i Türk’ adlı eseri anı türündedir.
  • Osmanlı İmparatorluğunda devletin resmî tarihçileri olan vak’anüvislerin eserlerinde (vak’aname) anı niteliği taşıyan metinlere rastlanır. Ayrıca sefaretnameler, özellikle Fransa ve Avusturya sefaretnameleri başta olmak üzere, anı özelliği taşır. Anı türü, edebiyatımızda Tanzimat’la birlikte canlılık kazanır.

 

EDEBİYATIMIZDAKİ BAZI ÖNEMLİ ANILAR

 

  • İlk anı Akif Paşa’nın “Tabsıra” adlı eseridir.
  • Ziya Paşa’nın “Defter-i Amal”,
  • Namık Kemal’in “Magosa Hatıraları”,
  • Ahmet Mithat Efendi’nin “Menfa”,
  • Muallim Naci’nin “Ömer’in Çocukluğu” adlı eserleri Tanzimat Döneminde yazılan anı türünde eserlerdir.
  • Ahmet Rasim, “Eşkâl-i Zaman”, “Falaka ve Gecelerim”
  • Halit Ziya Uşaklıgil, Kırk Yıl, Saray ve Ötesi, Bir Acı Hikâye
  • Hüseyin Cahit Yalçın, Edebî Hatıralar
  • Ruşen Eşref Ünaydın; Atatürk’ü Özleyiş, Geçmiş Günler, İstanbul Yolunda
  • Falih Rıfkı Atay, Çankaya
  • Ziya Gökalp, Malta Mektupları
  • Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Gençlik ve Edebiyat Hatıraları
  • Yahya Kemal Beyatlı; “Çocukluğum Gençliğim Siyasî ve Edebî Hatıralarım”
  • Yusuf Ziya Ortaç; Portreler, Bizim Yokuş
  • Falih Rıfkı Atay; Çankaya, Zeytindağı, Atatürk’ün Bana Anlattıkları, Ateş ve Güneş, Boğaziçi Yakından, Babamız Atatürk, Batış Yılları
  • Yakup Kadri Karaosmanoğlu; Zoraki Diplomat, Anamın Kitabı, Vatan Yolunda, Politikada 45 Yıl, Gençlik ve Edebiyat Hatıraları
  • Halide Edip Adıvar; Türk’ün Ateşle İmtihanı, Mor Salkımlı Ev
  • Halit Fahri Ozansoy; Edebiyatçılar Geçiyor, Eski İstanbul Ramazanları
  • Cevat Şakir Kabaağaçlı, Mavi Sürgün
  • Oktay Akbal; Anı Değil Yaşam, Şair Dostlarım
  • Selim İleri; Kar Yağıyor Hayatıma, Issız ve Yağmurlu, Rüyamda Sofralar, Annem İçin Evimizin Tek Istakozu
  • İsmail Habip Sevük; Atatürk İçin, O Zamanlar(Kurtuluş Savaşı Anıları)
  • Orhan Pamuk; İstanbul Hatıralar ve Şehir, Babamın Bavulu
  • Necip Fazıl; Babıali, Yılanlı Kuyudan
  • Halide Nusret Zorlutuna, Benim Küçük Dostlarım, Bir Devrin Romanı
  • Rıfat Ilgaz; Biz de Yaşadık, Yokuş Yukarı, Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra
  • Talip Apaydın; Bozkırdaki Günler, Karanlığın Kuvveti
  • Abdulhak Şinasi Hisar; Boğaziçi Mehtapları, Boğaziçi Yalıları, Geçmiş Zaman Köşkleri, Geçmiş Zaman Fıkraları, İstanbul ve Pierre Loti, Yahya Kemal’e Veda
  • Samim Kocagöz, Bu da Geçti Yahu
  • Adalet Ağaoğlu; Göç Temizliği, Göç Temizliği
  • Hilmi Yavuz; Bulanık Defterler, Ceviz Sandıktaki Anılar

 

BİYOGRAFİ(ÖZ YAŞAM ÖYKÜSÜ)

Sanat, edebiyat, bilim, siyaset, sinema vb. alanlarda ün yapmış kişilerin hayatlarının tarafsız bir şekilde belli bir sıraya göre anlatıldığı edebi türe biyografi denir.

Aynı zamanda bir “Yaşam öyküsü” olarak da adlandırılan biyografide tanınmış kişilerin hayatlarında yaşadıklarının yanı sıra hayatla ilgili tecrübe ettikleri okuyucuyla paylaşılmak asıl amaçlardan biridir.

Biyografinin özellikleri şunlardır:

Biyografide amaç, söz konusu kişiyi tüm yönleriyle tanıtmaktır.

Biyografilerde anlatılan kişinin özellikle hayatı, eserleri, kişiliği, görüşleri konu edilir.

Biyografide kişinin nerede doğduğu, çocukluğunun nasıl bir ortamda geçtiği, öğrenim hayatı, yaptığı işler, çalıştığı yerler, kişiliği, huy ve karakteri, davranış özellikleri, başarılı olduğu alanlar, eserleri, ürünleri anlatılır.

Belgelere ve örneklere dayandırılarak hazırlanan biyografiler sanat ve meslek alanındaki tarihçiler için önemli kaynaklardır.

Biyografiler belgesel nitelikte olup gelecek kuşaklara önemli bilgilerin, tecrübelerin, örneklerin, görüşlerin aktarıldığı kaynaklardır.

Dünya Edebiyatında Biyografi

Tarihte ölen kişinin yaşamını ve yapıtlarını öven mezar yazıtları ve cenaze törenlerindeki konuşmalar yaşam öykülerinin ilk örnekleri sayılabilir. Daha sonra eldeki verilerin keyfi ya da eleştirellikten uzak bir yorumuna dayanan, söz konusu kişiyi övmek ve okura örnek oluşturmak için yazılan yaşam öyküleri başlamıştır. Bunun hemen ardından kişilerin gerçek yüzünü ortaya çıkarmayı amaçlayan eleştirel yaşam öyküleri de kaleme alınmıştır.

Biyografi türünün ilk büyük yazarı, eski Yunan edebiyatından Plutarkos’tur. Bu türün Batı edebiyatındaki kökleri Plutarkos’un Romalıları anlattığı “Hayatlar” adlı eserine dayanmaktadır. Ancak Batı da bu türün yaygınlaşması 16. yüzyıldan sonradır. 20. yüzyılda ise Batı da bir aileyi veya çevreyi ele alan geniş kapsamlı biyografik eserler yazılmaya başlanmıştır.

Türk Edebiyatında Biyografi

Eski edebiyatımızda bu türe “Tercümanıhal” denirdi. Divan şairlerinin anlatıldığı ‘tezkire”ler de biyografi türündeki eserlerdir. Çağatay yazarlarından Ali Şir Nevai 15. yüzyılda “Mecâlis’ün-Nefâis” adlı eseriyle Türk edebiyatında ilk biyografi(tezkire) örneğini vermiştir. Edebiyatımızda Anadolu sahasındaki ilk tezkire Sehi Bey’in “Heşt Behişt” adlı eserdir.

Ünlü kişilerin hayatlarını konu alan, bunları roman tarzında işleyen edebî yazılara “biyografik roman” denir. Biyografik romanlar da Türk edebiyatında önemli bir yer tutmaktadır. Bazı sanatçılar romanlarını biyografi tarzında yazmışlardır. Mehmet Emin Erişilgil’in “Bir Fikir Adamının Romanı: Ziya Gökalp”, “Bir İslâm Şairinin Romanı: Mehmet Akif”; Tahir Alangu’nun “Ülkücü Bir Yazarın Romanı: Ömer Seyfettin”; Oğuz Atay’ın “Bir Bilim Adamının Romanı: Mustafa İnan; Yusuf Ziya Ortaç, İsmet İnönü adlı eserleri biyografik romana örnek gösterilebilir.

 

OTOBİYOGRAFİ(ÖZ YAŞAM ÖYKÜSÜ)

Bir kişi hayatıyla ilgili dönemleri bütün ilginç yönleriyle geniş şekilde kendisi yazarsa buna “otobiyografi (öz yaşam öyküsü)” denir. Yani kişi kendi biyografisini yazarsa bu otobiyografi olur.

Otobiyografinin özellikleri şunlardır:

Otobiyografide doğumdan itibaren otobiyografinin yazıldığı ana kadar yaşananlardan anlatmaya değer olanlar yazılır.

Otobiyografilerde çoğu zaman sanatçı kendisiyle beraber aile büyüklerinden ve sosyal çevresinden, aile içi durumlarından da söz eder.

Edebiyat, sanat, siyaset, spor gibi değişik alanlarda ünlü bir kişi; diğer insanlarca bilinmeyen yönlerini, başarısını nelere borçlu olduğunu ve nasıl kazandığını anlatmak amacıyla otobiyografisini yazar.

Otobiyografi her ne kadar öznel bir anlayışla kaleme alınsa da gerçekler göz ardı edilmemelidir.

Bütün bu iyi niyete rağmen otobiyografiler öznel eserler olarak kabul edilir. Çünkü kişi kendisini anlatmaktadır ve bunu yaparken tarafsız davranamaz.

Kişinin kendi hayatını roman şeklinde yazması sonucunda ortaya çıkan esere “otobiyografik roman” denir. Bu türün örneklerini anı türünde verilmiş eserlerde de görmek mümkündür.

 

Anı-Otobiyografi Farkı

Anılar üslup yönüyle otobiyografilere de benzer; ancak anı otobiyografi içinde sadece bir bölüm sayılabilir. Yani otobiyografiler anıya göre daha geniş ve daha uzun bir dönemi içine alır.

EDEBİYATIMIZDA BAZI ÖNEMLİ BİYOGRAFİLER

Şevket Süreyya Aydemir, Suyu Arayan Adam

Aziz Nesin, Böyle Gelmiş Böyle Gitmez

Hasan Ali Yücel, Hayatım

Yusuf Akçura, Ya Kendim ya da Defter-i Amalım

Ayşe Kulin, Babama

Cevat Şakir Kabaağaçlı, Mavi Sürgün

 

MONOGRAFİ

Ünlü bir kişinin hayatını, kişiliğini, eserlerini, başarılarını ayrıntılarıyla elen alan veya bilimsel bir alanda özel bir konu ya da sorun üzerine yazılan inceleme yazısı(tek yazı) denir.

Bu türde kişi veya eser her yönüyle araştırılır. Ele alınan konunun o ana kadar gizli kalmış yanları belirlenir ve ortaya konur.

 

GEZİ YAZISI (SEYAHATNAME)

Herhangi bir kimsenin, daha çok bir edebiyat sanatçısının gerek yurt içinde gerekse yurt dışında gezip gördüğü yerlerdeki toplumları, kentleri, yerleri, yaşayışları, âdet ve töreleri, gelenek ve görenekleri, doğal ve tarihî güzellikleri, ilgi çeken değişik yönleri edebî bir üslup içinde kaleme alarak anlatmasına “gezi yazısı” (seyahatname) denir.

 

Yazar, gezip gördüğü yerlerle ilgili gözlemlerini, incelemelerini, bilgileri bir araya getirerek gezi yazısını yazar. Okur, anlatılan yerleri bu sayede sanki yazarla birlikte geziyormuş hissine kapılır. Gezi yazılarında aydınlatıcı, öğretici bilgiler de yer alır. Amaç, gezilen yeri okuyucuya her yönüyle tanıtmaktır. Bu yapılırken geçmişle gelecek arasında bağ kurulur, toplumların birbirleriyle ilişki kurması ve birbirlerini tanıması, toplumlar arası kültür alışverişi ortamının oluşması sağlanır.

 

GEZİ YAZISININ ÖZELLİKLERİ ŞUNLARDIR:

  • Gezi yazılarında, gezilip görülen yerin bütün özellikleri ele alınır.
  • Gezilen yerin özellikle tarihî, coğrafî, tabiî ve sosyal nitelikleri belirgin şekilde anlatılır.
  • Gezi yazılarında gezginin dikkatini çeken ve farklı bir özellik gösteren insanlar, tarihî ve tabiî güzellikler, farklı kültürler gibi konular güncel olaylarla da bütünleştirilerek edebî bir üslupla yazıya geçirilir.
  • Gezi yazılarında ayrıca yörenin dil, din, inanç, âdet, gelenek, görenekleri incelenir. Bölgedeki insanların düşünce yapısı ortaya konur.
  • Bölge, okuyucunun daha iyi anlaması açısından başka bölgelerle kıyaslanır.
  • Yazar, gezisi esnasında birçok yer görür, birçok insanla tanışır; bunları hafızasında tutmak zor olduğu için gezi esnasında kısa notlar alır ve bunları hikâye eder.
  • Gezi yazısı gezilen bölge için belgesel bilgiler içerir. Bu bakımdan gezi yazısında yazar gözlemlerine yer vermeli, yanlış bilgiler aktarmamalıdır. Gezi yazısında gerçek bilgiler verilmelidir. Ancak gezi yazıları her şeye rağmen kişisel bir değerlendirme içerdiği için nesnel verilerden oluşan bilimsel bir belge niteliği taşımaz. Sadece fikir verici bir içeriğe sahiptir. Dış dünyayı yazarın gözüyle anlamaya yarar.

 

Dünya Edebiyatında Gezi Yazısı

Dünya edebiyatında gezi yazısının ilk örnekleri sayılabilecek eserleri verenlerin başında Heredotos, Marco Polo, İbni Batuda gelir.

 

Türk Edebiyatında Gezi Yazısı

Eski çağlarda özellikle keşif, ticaret, savaş amacıyla değişik geziler yapılmıştır. Eski Türk edebiyatında gezi yazısına ‘seyahatname” denirdi. Türk edebiyatında en eski seyahatnameler. Timur’un oğlu Şahruh’un yanında bulunan Gıyasüddin Nakkaş ın yazdığı “Acâib’ül-Letâif” ve Ali Ekber Hatâî adlı bir tüccarın kaleme aldığı “Hıtâînâme’dir.

 

16. yüzyılda yazılan “Baburnâme” ve Kâtibî mahlasıyla tanınan Seydi Ali Reis in “Mirat-ül Memalik” (Memleket Aynası) adlı eser, ilk gezi örneği kabul edilir. Eser, Portekizlilere karşı savaşırken Hint denizinde fırtınaya yakalanıp Gücerat’ta karaya çıkan Seydi Ali Reis’in Hindistan, Afganistan, Buhara ve Maveraünnehir yoluyla Edirne’ye dönüşü sırasında başından geçen serüvenleri kapsar. Evliya Çelebi’nin 17. yüzyılda yazdığı “Seyahatname” ise dünya edebiyatındaki en iyi örneklerle boy ölçüşebilecek niteliktedir. Bu eserin birinci bölümü her yönü ile İstanbul’u anlatmaktadır. Kanunî Sultan Süleyman’ın hizmetinde bulunmuş olan Pirî Reis’in yazdığı Kitabı-ı Bahriye adlı eseri verdiği coğrafya bilgileri dışında mükemmel bir Akdeniz seyahatnamesi sayılabilir. Ancak Türk edebiyatında Batılı anlamda gezi yazısı örnekleri Tanzimat döneminde yazarların Avrupa’ya gitmesiyle verilmeye başlanmıştır. Tanzimat Dönemi’nde bu türün ilk örneğini Direktör Ali Bey “Seyahat Jurnali” adlı eseriyle vermiştir. Avrupa’ya giden sanatçılar gördükleri şehirlerle ilgili yazılar yazmışlardır. Özellikle Namık Kemal ve Ziya Paşa bunların başında gelir.

 

Türk edebiyatında yazılan önemli gezi yazıları şunlardır:

Mirat-ül Memalik – Seydi Ali Reis (İlk gezi kitabımız)

Seyahatname – Evliya Çelebi

Tuhfetül Harameyn- Nabi

Avrupa’da Bir Cevelan – Ahmet Mithat Efendi (Batı tekniğine uygun ilk gezi örneği)

Hac Yolunda, Avrupa Mektupları, Suriye Mektupları, Afak-ı Irak – Cenap Şahabettin

Frankfurt Seyahatnamesi – Ahmet Haşim

Anadolu Notları 1-2 – Reşat Nuri Güntekin

Romanya’ya Mektuplar- Ahmet Rasim

Avrupa’da Neler Gördüm- Ahmet İhsan

Berlin Hatıraları- Mehmet Akif Ersoy

Göz Ucuyla Avrupa- Yusuf Ziya Ortaç

Abbas Yolcu, Batı’nın Deli Gömleği- Attila İlhan

Bay Sessizlik- Salah Birsel

Deli Fişek, Tezek, Canım Anadolu- Bedri Rahmi Eyüboğlu

Düşsem Yollara Yollara- Haldun Taner

Deniz Aşırı, Yeni Rusya, Tuna Kıyıları, Bizim Akdeniz, Hind, Yolcu Defteri, Taymis Kıyıları-Falih Rıfkı Atay

Mavi Anadolu- Azra Erhat

Hiroşimalar Olması- Oktay Akbal

 

Anı-Gezi Yazısı Farkı

Gezi yazılarında gezilen yerlerle ilgili gözlemler yansıtılırken özne dış dünyadır. Anılarda ise kişi yaşadıklarını veya tanık olduklarını anlatır


Yorumlar - Yorum Yaz
İSLAMİ DÖNEM İLK DİL VE EDEBİYAT ÜRÜNLERİ
TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERİ