TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI KAYNAK SİTESİ

Edebiyat'a dair her şey alikaramanhoca.com 'da

Üyelik Girişi
KAHRAMAN KADINLARIMIZ
TÜRK BASINININ TARİHSEL GELİŞİMİ
EDEBİYAT KONU ANLATIM VE SORU ÇÖZÜM VİDEOLARI
TYT-AYT ÖNEMLİ HATIRLATMALAR
SINIFLARA GÖRE DERS NOTLARI
TÜRKÇE (DİL VE ANLAM BİLGİSİ)

ANONİM HALK EDEBİYAT

ANONİM HALK EDEBİYATI

  • Söyleyeni belli olmayan ürünlerin oluşturduğu edebiyattır.
  • Ürünler, halk arasında nesilden nesile aktarıldığı için zamanla değişmiştir. Özellikle yayıldığı yörenin özelliklerine göre şekil almıştır.
  • Dili son derece sadedir.
  • Nazım ağırlıklı olmakla beraber nazım- nesir olarak kaleme alınmıştır.
  • Mani, türkü, ninni, tekerleme, masal, halk hikâyesi, bilmece, deyim, karagöz, meddah… anonim halk edebiyatı ürünleridir. 

 NAZIM ŞEKİLLERİ

MANİ:

  • Halk edebiyatının en küçük nazım şeklidir.
  • Genellikle yedili heceyle söylenir.
  • Genellikle yarım kafiye kullanılır.
  • Uyak düzeni aaxa şeklindedir.
  • Her konuda söylenebilir.
  • “Manici, mani yakıcı, mani düzücü, mani atıcı” adı verilen kişiler tarafından belli bir ezgiyle söylenir.
  • İlk iki dize doldurma dizelerdir, konuya giriş için söylenir. Asıl anlatılmak istenen son iki dizede yer alır.

 

Mani Çeşitleri

Birçok mani çeşidi vardır. En çok kullanılanlar düz ya da tam mani, kesik mani, cinaslı mani, yedekli mani, artık manidir.

Düz Mani: Yedişer heceli dört dizeden oluşur. Kafiyeleri çokluk cinassızdır.

Kesik Mani: Birinci dizesi 7 heceden az, anlamlı ya da anlamsız bir sözcük grubu olan maniler. Bu kesik dize sadece kafiyeyi hazırlar. Eğer meydan ve kahvehanelerde söylenen ve ilk dizeleri "aman aman" ünlemi ile doldurulan manilerse bunlara İstanbul manileri denir.

Örnek Kesik Maniler:

Karaca
Aldım aşkın tüfeğin 
Vurdum bir kaç karaca 
Dünyada bir yâr sevdim 
Kaşı gözü karaca

Dağ bana 
Bahçe sana bağ bana 
Değme zincir kâr etmez 
Zülfin teli bağ bana

Ayağı 
Kuşlardan bir kuş gördüm 
Var başında ayağı 
Üstad manici isen 
Aç maniden ayağı

Cinaslı Mani: Kesik manilerde eğer kafiye cinaslı ise bunlara cinaslı mani denir.

Yedekli (artık) Mani: Düz maninin sonuna aynı kafiyede iki dize daha eklenerek söylenen maniler. Cinaslı kafiye kullanılmaz, birinci dizeleri anlamlıdır. Yedekli maniye artık mani de denir.

Örnek Yedekli Maniler:

Ağlarım çağlar gibi 
Derdim var dağlar gibi 
Ciğerden yaralıyım 
Gülerim çağlar gibi 
Her gelen bir gül ister 
Sahipsiz bağlar gibi

Ne viran çeşme imiş 
Su içecek tası yok 
Yıkıldı viran gönlüm 
Yapacak ustası yok 
Şu vefasız dünyanın 
Ucu var ortası yok

 

Deyiş: İki kişinin karşılıklı söylediği manilerdir. Soru yanıt şeklinde düzenlenir. Bir başka kişinin ağzındanmış gibi aktarıldığı şekilleri de vardır.

 

Örnek Deyişler:

Adilem sen naçarsın 
İnci mercan saçarsın 
Dünya deniz olanda 
Gönlüm nere kaçarsın

 

Ağam derim naçarım 
İnci mercan saçarım 
Dünya deniz olunca 
Ben kuş olup kaçarım 

Adilem sen naçarsın 
La'lü gevher saçarsın 
Ben azrail olunca 
Kuzum nere kaçarsın

 

Ağam derim naçarım 
La'l ü gevher saçarım 
Sen azrail olunca 
Ben cennete kaçarım 


Bostanlarda fasulye

Anam gitti gezmeye 
Ben anamdan örendim 
İnce boncuk çizmeye

Koyunum var karaman
Gaybolursa araman 
Ben bir reçber kızıyım 
Şehirliye yaraman

 

Dere boyu gidelim 
Koyun kuzu güdelim 
Sennen beni görmüşler 
İnkâr bayrım edelim

 

Ak koyun kuzusuna 
Gün tutmuş postusuna 
Ne desen de ağlasam 
Arnımın yazısına

 

Tren gelir öterek 
Kömürünü dökerek 
Ben anamdan ayrıldım 
Gözüm yaşım dökerek

 

Tut yedim duttu beni 
Yârim unuttu beni 
Yarı yola varmadan 
Hıçkırık tuttu beni

 

Ak tavuk aldın mı?
Kümese koymadın mı?
Kör olası gaynana 
Sen gelin olmadın mı?

 

Kapelesi ketenden 
Yârim indi trenden 
Boynuna sarılayım 
Gülünü incelmeden

 

Kayalar yarılmasın 
Yar bana darılmasın 
Yar bana darılıp da 
Ellere sarılması

 

Çaya inesim geldi 
Şeker yiyesim geldi 
Ala gözlü ablamı 
Gene göresim geldi

 

Su içtim kana kana, 
Sular akar yana yana, 
Yüzün bir gün görmedim, 
Bilmem gidem ne yana.

 

Merdiven indirdiler, 
Atlara bindirdiler, 
Kızım seni kahır eline gönderdiler, 
Ağlar silinir silinir ağlar.

 

Gelin geldi evimize, 
Şenlik kurdu köyümüze, 
Hoş geldin allı gelin, 
Sefa geldin pullu gelin.

 

Baban carsıya vardı mı?
Alını yeşilini aldı mı?
Suda kızıma dedi mi?
Haydı kızım kutlu olsun.

 

Haydı kızım kınan kutlu olsun, 
Burada dilin tatlı olsun. 
Çağırın gelin kızın anasını 
Kızı gelin oldu görsün.

 

Allah muradını verdi bugün, 
Anasını kızsız koyan 
Evlerini ıssız koyan, 
Testisini susuz koyan.


Kahve doktum kuruna, 

El vurmayın durula, 
Yârime yar diyeni, 
Sol göğsünden vurula.

Bayburta giden yollar 
Uzadıkça uzarlar, 
Geçme bizim kapıdan 
Eller bana kızarlar.

 

Maşrapanın kalayı, 
Kızlar çeker halayı, 
Allah için söyleyin, 
Var mı askın kolayı.

 

Suya bulgur ezerim, 
Hem ezer hem süzerim, 
Ben yarımın derdinden 
Deli olmuş gezerim.

 

Hey hızara hızara 
Dalda elma gızara 
Beni sana vermizler
Başka yerden giz ara

 

Gayadan öküz bakar 
Öküzün arnı sakar 
Delikanlı dururken 
Sakallıya kim bakar

 

Mendil aldım onbeşe 
Onu serdim güneşe 
Gitti yârim gelmedi 
Beni aldı telaşe

 

Dağdan kestim kereste 
Kuş besledim kafeste 
Yârin hasta dediler 
Yetiştim son nefeste

 

Karşıda ala inek 
Tüyleri benek benek 
Hiç boğazımdan geçmiyor 
Yarsız yediğim yemek

 

Kuş kafese girmiyor 
Buna aklım ermiyor 
Hiç boşuna ah çekme 
Annem beni vermiyor

 

Evleri sarı boya 
Gel yarim doya doya 
İç vereme tutuldum 
Gamıma koya koya

 

Armut dalda bir iki 
Saydım baktım on iki 
On ikinin içinde 
Gök yazmalı benimki

 

İnce yazma düreyim 
Aç koynunu gireyim 
Uyan uyan sar beni 
Yar olduğunu bileyim

 

Tavanlarda tencere 
El vurmadım incire 
Gavur babam duymasın 
Çeker beni zencire

 

Çaya indim taş buldum 
Yüzüğüme kaş buldum 
Neredeydin la sürgün 
Yanıma yoldaş buldum

 

Arabası kirenden
Mendil sallar trenden 
Abenim nazlı yarim 
Nasıl ayrıldın benden



Türkü

  • Halk edebiyatının en yaygın nazım şeklidir.
  • Ezgiyle söylenen bir nazım şeklidir. Söyleyeni belli olanlar da vardır.
  • Hece ölçüsüyle ve yalın bir dille söylenir.
  • Hecenin bütün kalıplarıyla söylenebilir.(Genellikle 7-8-11'li heceyle)
  • Asıl sözlerin yer aldığı bölüme “bent, hane”, nakarat kısmına “kavuştak” denir.
  • Halk arasında heyecan uyandıran her olaya türkü yakılabilir. Ağırlıklı işlenen temalara aşk, hasret, ölüm, gurbet gibi konular işlenir.
  • Halk arasında “yır” olarak da bilinir.
  • Konularına, yapılarına, ezgilerine göre(uzun havalar, oyun havaları, usullüler...) ayrılılır.


Yârim İstanbul'u mesken mi tuttun,

Gördün güzelleri beni unuttun,

Sılaya gelmeye yemin mi ettin.

 

Gayri dayanacak özüm kalmadı,

Mektuba yazacak sözüm kalmadı.

Ninni

*Çocukları uyutmak amacıyla söylenen, kendine özgü bir ezgisi olan şiirlerdir.Çoğunlukla tek dörtlükten oluşur. Divanı Lügatit Türk’te “balubalu” olarak isimlendirilmiştir.


Uzaktan ses duyulmaz

Taş sert ise oyulmaz

Her şeye doyulur da 

Benim yavruma doyulmaz

Ağıt

*Ölen kişinin arkasından söylenen, onun ölümünden duyulan acıyı anlatan şiirlerdir. Sel, deprem gibi afetlerle ilgili söylenen ağıtlar da vardır. Genellikle hecenin 7’li 8’li kalıplarıyla söylenir. İslamiyet öncesi dönemde "sagu", Divan edebiyatında "mersiye" ağıtın karşılığı olarak kullanılmıştır.

İlkbaharda her çiçekler bezeri,

Sonbaharda döker yaprak gazeli,

Kardeşim şehit olmuş nerde mezarı?

Felek beni taşa çaldı neyleyim.

 

Felek sille vurdu ben oldum sersem,

İyi olmaz dediler her kime sorsam,

Varsam da hekime muayene olsam,

İyi olmadık derdi hekim neylesin.

 (Not: Bazı bölümler alıntıdır.)

ANONİM HALK EDEBİYATI DİĞER ÜRÜNLERİ

Masal

  • Düz yazı (nesir) şeklinde söylenir. Kimi masallarda kısa da olsa manzum parçalar görülür.
  • Masallar tamamen hayal ürünüdür.
  • Anonim bir türdür. 
  • Masalın giriş bölümünde tekerleme denilen kalıplaşmış sözlere yer verilir. 
  • Olamayacak şeylerin sıralandığı başlangıç tekerlemesi, hem dinleyenlerin ilgisini çekme hem de birazdan anlatılacak olağanüstü olaylara dinleyiciyi hazırlama işlevi görür.
  • Masalın son bölümünde ise masalda gelişen olaylar sonuca bağlanarak masal bir tekerlemeyle bitirilir.
  • Masallarda dinî inançlar ve millî duygular pek işlenmez. (evrenseldir). 
  • Masal kişileri bir padişah, bir tüccar, bir koca karı, Altın Toplu Sultan ya da Keloğlan gibi yersiz adsız kişilerdir. İnsanların yerini kimi masallarda hayvanlar alır ya da maceralarına devler, periler, ejderhalar... gibi gerçekte var olmayan tabiatüstü varlıklar karışır. 
  • Masallarda dinleyenlerin alacağı dersler vardır. 
  • Masallar mutlu sonla biter. 
  • Olayların geçtiği zaman belirsizdir. 
  • Masalların anlatımında çoklukla duyulan geçmiş zaman (-miş) ya da geniş zamanın rivayeti kullanılır.
  • Masallarda mekânlar da belirsiz ya da gerçekte var olmayan yerlerdir. 
  • Masalların dili sade, üslubu da akıcıdır.  
  • Masallar yoğun bir anlatıma sahip kısa anlatılardır.
  • Pertev Naili Boratav ile Eflatun Cem Güney'in Türk masalları üzerine yaptıkları birçok derleme ve çalışma mevcuttur.

 

Efsane 

  • Efsane; bir yer, kişi ya da olay hakkında inanılarak anlatılan, genellikle olağanüstü özelliklere sahip, sanatsal üslup kaygısından yoksun kısa anlatılardır. 
  • Anonim halk edebiyatı ürünleridir.
  • Kısa mensur (düzyazı) anlatılardır.
  • Konuşma diliyle söylenir, edebî bir kaygı içermez.
  • Konusu bir kişi, yer veya olaydır.
  • Çoğunlukla olağanüstü olayları içerir.
  • Efsaneyi aktaran kişi ve dinleyiciler anlatılanların gerçek olduğuna inanır. Bu, efsaneyi masaldan ayıran en önemli özelliktir.
  • Kimi efsanelerde kutsiyet vardır. Din büyüklerinin yaşamları ve olağanüstü davranışlarıyla ilgili bu tür efsanelere "menkıbe" denmektedir.
  • Efsaneler, genelde bir mesaj ya da öğüt verir.
  • İçinden çıktığı toplumun kültürel değerlerini içerir. Ancak bazı efsanelerin benzerlerini farklı kültürlerde de görmek mümkündür.

 

Menakıpname

  • Menkıbe; din büyüklerinin (ermiş kişi, evliya) yaşamları, maceraları ve olağanüstü davranışlarıyla ilgili hikâyelerdir.
  • Menakıp, menkıbe sözcüğünün çoğul halidir.
  • Menakıpname ise menkıbelerden oluşan eserlere verilen ortak isimdir.
  • Birer sözlü edebiyat ürünü olan menkıbeler, sözlü kültürde çeşitlenerek yayılır. 
  • Bu tür eserleri diğer sözlü edebiyat ürünlerinden (masal, efsane vb.) ayıran temel özellikler şunlardır: gerçek kişileri konu alması, ilgili kişinin yaşadığı zaman ve mekânın bilinmesi, anlatılan olayın gerçek olduğuna inanılması.

 

 

Halk Hikâyeleri

  • Gerçeğe yakın olayların yer yer doğaüstü unsurlarla birlikte verilerek anlatıldığı uzun soluklu anlatım türüdür. 
  • Geleneksel bir içeriği olan, kuşaktan kuşağa sözlü olarak aktarılan öykülerdir.
  • Halk hikâyeleri, destan söyleme geleneğinin devamıdır. 
  • Nazım - nesir karışık bir yapıya sahiptir. Nazım (şiir) bölümü saz eşliğinde söylenir.
  • Sözlü edebiyat ürünleridir (anonim).
  • Kişiler ve olaylar gerçeğe yakındır; olağanüstülükler sınırlıdır.
  • Bu hikâyelerin metinleri kurmacadır ve bu metinlerde dil şiirsel işleviyle kullanılmıştır.
  • Genellikle aşk ve kahramanlık konuları işlenir. Bazı hikâyelerde aşk ve kahramanlık beraber işlenir. 
  • Halk hikâyelerinin yayılıp tanınmasında âşıkların yanı sıra XV. yüzyıldan itibaren özellikle büyük şehirlerde rastlanan meddahların da önemli bir rolü olmuştur.
  • Ortaya çıktıkları dönemin sosyal, siyasal ve kültürel özelliklerini yani zihniyeti yansıtır.
  • Olaylar halkın anlayacağı sade bir dille anlatılır.
  • Halk hikâyesinin içinde masal, efsane, fıkra, deyim, atasözü, bilmece örneklerine rastlanabilir.
  • Genellikle mutlu bir biçimde biter.
  • Halk hikâyeleri ilahî bakış açısı ile oluşturulur. 

 

Tekerlemeler

  • Ses ve sözcük oyunlarıyla kurulan kalıplaşmış sözlerdir.
  • Tekerlemelerde güldürmeye, şaşırtmaya, abartmaya dayalı söz kalıpları birbiri ardınca sıralanır.
  • Tekerlemeler; bağımsız olarak söylendiği gibi masallarda, meddah hikâyelerinde, halk tiyatrosunda, çocuk oyunlarında ya da bilmecelerde de görülür.
  • Belli bir konusu yoktur.
  • Tekerlemeler, anlamlı olabildiği gibi anlamsız sözlerden de oluşabilir.
  • Mensur (düzyazı), manzum (ölçülü-uyaklı şiir) manzum-mensur karışık olmak üzere üç şekilde olabilir.
  • Tekerlemeler oluşturulurken seci, aliterasyon, ölçü, uyak gibi ahengi ve ritmi sağlayan unsurlardan yararlanılır.

 

Bilmeceler

  • Bir şeyin niteliklerini üstü kapalı söyleyerek onun ne olduğunu dinleyene ya da okuyana bırakan oyundur. 
  • Amaç; adı verilmeden kapalı bir şekilde, yakın-uzak ilişkilerle ve çağrışımlarla ifade edilen varlık, kavram ya da olayı buldurmaktır. 
  • Cevaplar çoğu kez tek bir sözcüktür.
  • Bilmeceler "ol nedir?", "bil bakalım", "bilen bilsin", "ne derler?" şeklinde bir soru cümlesi de içerebilir. Ancak bilmecelerde genelde soru sadece ima edilir.
  • Bilmecelerde cevabı tarif etmek için çeşitli söz sanatlarıdan yararlanılır.
  • Bilmecelerin önemli bir kısmı manzumdur (ölçülü, uyaklı şiir). 

 

Geleneksel Türk Tiyatrosu

  • Modern tiyatronun dışında kalan ve kökleri İslamiyet öncesine kadar dayanan Türk seyirlik oyunları genel olarak Geleneksel Türk Tiyatrosu olarak anılmaktadır.  
  • İslamiyet öncesinde sığır, yuğ, şölen adları verilen törenlerindeki gösteriler Türk tiyatrosunun ilk örnekleri sayılabilir.

Geleneksel Türk tiyatrosunun başlıca ürünleri şunlardır:

  • Meddah
  • Gölge Oyunu (Karagöz)
  • Orta Oyunu
  • Köy Seyirlik Oyunları

Genel Özellikleri

  • Bu oyunların tümü sözlü edebiyat ürünüdür.
  • Yazılı bir metne dayanmazlar.
  • Usta-çırak ilişkisi ile gelişir ve devam eder.
  • Müzik ve dans bu oyunların ayrılmaz bir parçasıdır.
  • Taklit tüm oyunlarda önemli bir yere sahiptir.
  • Oyunlarda "gerçekçi" değil, "soyut" (simgesel) bir anlatım kullanılır (göstermeci tiyatro).
  • Oyunlardaki genel amaç güldürmek ve eğlendirmektir.

 

 AŞIK TARZI HALK EDEBİYATI İÇİN TIKLAYINIZ!!!


Yorumlar - Yorum Yaz
İSLAMİ DÖNEM İLK DİL VE EDEBİYAT ÜRÜNLERİ
TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERİ