TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI KAYNAK SİTESİ

Edebiyat'a dair her şey alikaramanhoca.com 'da

Üyelik Girişi
KAHRAMAN KADINLARIMIZ
TÜRK BASINININ TARİHSEL GELİŞİMİ
EDEBİYAT KONU ANLATIM VE SORU ÇÖZÜM VİDEOLARI
TYT-AYT ÖNEMLİ HATIRLATMALAR
SINIFLARA GÖRE DERS NOTLARI
TÜRKÇE (DİL VE ANLAM BİLGİSİ)

GAZETE ÇEVRESİNDE GELİŞEN ÖĞRETİCİ METİNLER

 GAZETE ÇEVRESİNDE GELİŞEN ÖĞRETİCİ METİNLER

1. MAKALE
  • Herhangi bir konuda bilgi vermek, yeni bir görüş ileri sürmek veya doğruluğunu/yanlışlığını kanıtlamak için yazılan bilimsel nitelikli gazete ve dergi yazılarıdır.
  • Edebiyatımızda Tanzimat Dönemi’nde gazeteyle ortaya çıkan ve gelişen bir yazı türüdür.
  • Genellikle bilimsel, akademik ve kültürel konularda yazılır.
  • Önemli ilkeleri nesnellik, kanıtlanabilirlik, bilimsellik ve öğreticiliktir.
  • Ortaya konan düşüncelerin kanıtlanma zorunluluğu vardır.
  • Konunun ayrıntısına inilir, uzunluğuyla ilgili bir sınırlama yoktur.
  • Yazarının konusunda uzman olması gerekir.
  • Ciddi, ağırbaşlı, bilimsel bir dil kullanılır, terimlere yer verilir.
  • Açık ve anlaşılır bir üslupla yazılır, nesnel bir anlatım görülür.
  • Dilin göndericilik işlevinden ve açıklayıcı ve tartışmacı anlatım türlerinden yararlanılır.
  • Tanımlama, örnekleme, karşılaştırma gibi düşünceyi geliştirme yollarına başvurulur.
  • Giriş, gelişme, sonuç bölümlerinden oluşan bir plan dâhilinde yazılır.
  • Gazete makaleleri ve bilimsel makaleler olarak ikiye ayrılır.
  • Gazete makaleleri(günlük makale) güncel olayları konu alır ve fıkradan(köşe yazısından) gelişmiş bir özelliğe sahiptir.
  • Bilimsel makaleler uzun bir araştırma gerektirir, genellikle akademik dergilerde yayımlanır.
  • Gazetenin ilk sayfasındaki makalelere başmakale, yazarına başyazar denir.
  • Edebiyatımızda ilk örneğini 1860’ta Tercüman-ı Ahval gazetesinde Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi adıyla Şinasi vermiştir.

 

Makale ve fıkra arasındaki fark

  • Makalede kanıtlama amacı güdülürken fıkrada böyle bir amaç bulunmaz.
  • Makalede ciddi bir dil ve nesnel bir tutum, fıkrada ise günlük konuşma dili ve öznel bir tutum söz konusudur.

 

Edebiyatımızdaki bazı önemli makaleler

  • Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi- Şinasi
  • Şiir ve İnşa- Ziya Paşa
  • Yeni Lisan- Ömer Seyfettin
  • Milli Edebiyat Meseleleri, Cenap Bey’le Münakaşalarım- Ali Canip Yöntem
  • Çal Çoban Çal- Süleyman Nazif
  • Evrak-ı Eyyam, Nesr-i Harp, Nesr-i Sulh- Cenap Şahabettin
  • Sanata Dair – Halit Ziya Uşaklıgil
  • Enikli Kapı- Arif Nihat Asya

2. DENEME
  • Herhangi bir konuda kişisel görüş ve düşüncelerin, kesin yargılara varmadan, kanıtlama amacı taşımadan, konuşma havası içinde dile getirildiği yazılardır.
  • Gazeteyle birlikte gelişme göstermiştir.
  • Edebiyatımızda önceleri “musahabe, tecrübe-i kalemiye(kalem tecrübesi)olarak adlandırılmıştır.
  • Konu sınırlaması yoktur.
  • Nesnel verilere dayanmaz, öznel yazılardır.
  • Yazar konuya birinci tekil kişi yönüyle bakar.
  • Yazar, toplumu değil bireyi hatta kendini, kişisel düşüncelerini ön plana çıkarır.
  • Samimi, sıcak, senli benli bir üslupla yazılır.
  • Yazar kendisiyle konuşuyormuş gibi bir anlatım sergiler.
  • Öğretmeden çok düşünceleri paylaşma söz konusudur.
  • Uzmanlık isteyen yazı türü değildir.
  • Dünya edebiyatındaki öncüsü “Denemeler” adlı yapıtıyla 16.yy Fransız yazar Montaigne’dir. İngiliz edebiyatında ise Bacon önemli deneme yazarlarındandır.
  • Türk edbiyatında Fecriati sanatçılarından Ahmet Haşim’in “Bize Göre, Gurabahane-i Laklakan” adlı eserlerindeki bazı parçalar deneme türünün ilk örnekleri sayılır.
  • Edebiyatımızdaki en başarılı temsilcisi Nurullah Ataç’tır.

Deneme ile sohbet arasındaki fark

  • Denemede yazarın kendi kendisiyle konuşuyormuş gibi bir anlatımı söz konusu iken sohbette yazarın okuyucusuyla konuşuyormuş gibi bir anlatımı vardır.
  • Deneme yazarı, edebi bir dil ve etkili bir anlatım sergilerken sohbette günlük konuşa dili ve yalın bir dil vardır.

Deneme türünde yazılmış bazı eserler ve sanatçıları

  • Bize Göre, Gurabahane-i Laklakan- Ahmet Haşim
  • Günlerin Getirdiği, Ararken, Karalama Defteri, Dergilerde, Okuruma Mektuplar, Sözden Söze- Nurullah Ataç
  • Günlerin Götürdüğü, Düşün Payı, Edebiyat Üzerine, Sanat Meseleleri- Suut Kemal Yetkin
  • Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu, Boğaziçi Şıngır Mıngır, Kahveler Kitabı, Elmas Boğaziçi, Halley Kimi Kurtarır, Şiir ve Cinayet- Salah Birsel
  • Mavi ve Kara, Anadolu Ormanları, Anadolu Yolları, Köy Enstitüleri Üzerine, Siyah Kalem, Söz Sanatları, Surname, Yunus Emre’ye Selam, Pir Sultan Abdal-Sabahattin Eyüboğlu
  • Geçmişle Gelecek- Sabahattin Kudret Aksal
  • İstanbul Hatıralar Kolonyası, İstanbul Seni Unutmadım, İstanbul’un Sandık Odası, Oburcuğun Edebiyat Kitabı- Selim İleri
  • Atatürkçülük Nedir- Yaşar Nabi Nayır
  • Aziz İstanbul, Edebiyata Dair, Eğil Dağlar- Yahya Kemal Beyatlı
  • Beş Şehir- Ahmet Hamdi Tanpınar
  • Bu Ülke- Cemil Meriç

3. SOHBET(SÖYLEŞİ)

  • Bir konuyu fazla derinleştirmeden okuyucuyla konuşuyormuş hissini uyandıracak şekilde anlatan yazılardır.
  • Sohbet yazılarına eskiden musahabe denirdi.
  • Gazete ve dergilerde yayımlanır.
  • Bir düşünceyi açıklar veya bir görüşün tutarsız yanlarını dile getirir.
  • Konu sınırlaması yoktur, genellikle tarihi ve sanatsal konular ele alınır.
  • Yazarın kişisel görüşlerinin dile getirildiği öznel yazılardır.
  • Senli benli, içten bir üslupla yazılır.
  • Devrik cümleler, soru-cevap gibi okuyucuyu sıkmayan günlük konuşma diline yakın bir anlatım tarzı kullanılır.
  • Makaleden ayrılan yanı kanıtlama zorunluluğunun olmamasıdır.
  • Birçok yönüyle denemeye benzer ancak deneme yazarı kendi kendisiyle konuşuyormuş izlenimi verirken sohbet yazarı karşısındakiyle konuşuyormuş gibi anlatım yapar.
  • Edebiyatımızda özellikle Servetifünun Dönemi’nde görülmeye başlanmıştır.

Ahmet Rasim, Şevket Rado, Melih Cevdet Anday, Suut Kemal Yetkin gibi yazarlar bu türün başarılı örneklerini vermiştir.

 

SOHBET İLE KÖŞE YAZISI(FIKRA) ARASINDAKİ FARK

  • Sohbette yazar karşısındakine sorular yöneltir, cevap verir; fıkrada karşılıklı konuşma üslubu yoktur.
  • Fıkrada konunun güncel olması gerekirken sohbetin güncel olması zorunlu değildir; sohbet, herhangi bir konuda yazılabilir.
  • Fıkrada kamuoyu oluşturma amacı varken sohbette yoktur

SOHBET TÜRÜNDE BAZI ÖNEMLİ ESERLER

  • Muharrir Bu Ya, Ramazan Sohbetleri-Ahmet Rasim
  • Hayat Böyledir, Eşref Saat, Saadet Yolu- Şevket Rado
  • Dilimiz Üstüne Konuşmalar- Melih Cevdet Anday
  • Hak Dostum Diye Başlayalım Söze- Haldun Taner
  • Eğil Dağlar, Aziz İstanbul, Edebiyata Dair(deneme-söyleşi)- Yahya Kemal Beyatlı
  • Bakanlar ve Görenler, Çenebazlık, Cuma Mektupları, Faydasız Yazılar(deneme-söyleşi)-İsmet Özel

4. FIKRA(KÖŞE YAZISI)

  • Güncel olaylarla ilgili kişisel fikirleri dile getirildiği gazete ve dergi yazılarıdır.
  • Gazete ile ortaya çıkıp gelişen bir türdür.
  • Gündemdeki siyasi, ekonomik, kültürel ve toplumsal konular eleştirel bir bakışla işlenir ve kamuoyu oluşturulmaya çalışılır.
  • Kanıtlama ihtiyacı duyulmaz.
  • Ayrıntıya inilmez. Uzunluğu gazetede kendisine ayrılan köşeyle sınırlıdır.
  • Günübirlik yazılardır.
  • Makale gibi bilgilendirme, öğretme amacı taşır fakat makaleye göre daha kısa ve özneldir.
  • Diğer türlerden ayıran en önemli fakı güncel olmasıdır.
  • Anlatımı sıcak, yoğun, yalın ve canlıdır.
  • Alaycı, iğneleyici, konuşma diline yakın bir dil kullanılır.
  • Yazar, doğal bir dil kullanırken yer yer deyimlere ve nükteli sözlere yer verir.
  • Okuyucuyla sohbet ediyormuş havası sezdirilir, bu yönü sohbete benzer.
  • Edebiyatımızda ilk defa Tanzimat’la birlikte yayımlanan gazetelerde görülmüştür. Ancak bu dönemdeki deneme, söyleşi, fıkra gibi türleri kesin çizgilerle ayırt etmek zordur. Ayrıca bir tür olarak bilinçli bir şekilde kaleme alınması Servetifünun’la olmuştur.
  • Türk edebiyatındaki ilk başarılı örneklerini Ahmet Rasim vermiştir. Ayrıca Ahmet Haşim, Hüseyin Cahit Yalçın, Falih Rıfkı Atay, Ahmet Kabaklı, Çetin Altan türün önemli isimlerindendir.

Fıkra ile makale arasındaki fark

  • Makalede kanıtlama zorunluluğu var, fıkrada yoktur.
  • Makale nesnel, fıkra özneldir.
  • Makalede bilimsel dil kullanılır, fıkrada samimi dil.

FIKRA TÜRÜNDE YAZILMIŞ BAZI ÖNEMLİ ESERELER

  • Şehir Mektupları, Eşkal-i Zaman, Gülüp Ağladıklarım, Cidd ü Mizah- Ahmet Rasim
  • İt Ürür Kervan Yürür- Nazım Hikmet
  • Devekuşuna Mektuplar- Haldun Taner
  • Gençlik Türküsü- Tarık Buğra
  • Çöle İnen Nur- Necip Fazıl Kısakürek
  • Beşik, Gün Doğmadan, Ocak, Şen Kitap- Yusuf Ziya Ortaç
  • Çile, İnanç, Kuruluş, Pazar Konuşmaları- Falih Rıfkı Atay

5. ELEŞTİRİ(TENKİT)

  • Bir eseri, bir sanatçıyı olumlu ve olumsuz yönleriyle belgelere dayandırarak değerlendiren yazılardır.
  • Eleştiri türünde yazan sanatçılara eleştirmen(münekkit) denir.
  • Eleştirmen, değerlendireceği eser ve aynı ayardaki diğer eserler hakkında yeterli bilgi birikimine sahip olmalıdır.
  • Eleştiride asıl olan eserin yazarını değil, o eserin özünü ortaya koymaktır.
  • Eleştirmenin amacı bir eseri biçim ve içerik yönüyle incelemek, tanıtmak, tarih içindeki yerini ve önemini ortaya koymaktır.
  • Bir eser, yazıldığı dönem ve şartlar göz önünde bulundurularak eleştirilmelidir.
  • Değerlendirmeye tabi tutulan eserin sanatçısı, eleştiriler sayesinde doğru ve yanlış taraflarını öğrenir ve bu doğrultuda daha yetkin eser vermeye çalışır.
  • Okurun sanat zevkinin yükseltilmesini ve eseri doğru anlamasını sağlar.
  • Bütün edebi türlerden, başkasının eserinden söz edilmesi yönüyle ayrılır. Çünkü diğer edebi türlerde sanatçı, kendi duygu ve düşüncelerini dile getirir. Eleştirideyse bu duygu ve düşüncelerle “ortaya konan eser üzerine” sözler söylenir.
  • Eleştirmen açık ve anlaşılır bir dil kullanmalıdır.
  • Eleştirmen hiçbir esere ön yargılı yaklaşmamalıdır.

ELEŞTİRİ TÜRLERİ

a) Nesnel Eleştiri: Belli ölçütlere bağlı, kişisel yargılardan uzak, yansız bir tutumla yapılan eleştirilerdir.

b) Öznel Eleştiri: Bir eserin, eleştirmenin zevk ve beğenilerinin ön planda tutularak incelenmesiyle yapılan eleştirilerdir.

KONULARINA GÖRE ELEŞTİRİLER

Esere Dönük Eleştiri: Herhangi bir eseri inceleme ve değerlendirmeye yönelik eleştirilerdir. Eleştirmen, metnin yapısını, bu yapıyı ve eserin dokusunu oluşturan unsurları(konu, üslup, olay örgüsü, kahramanlar arasındaki ilişki, çatışma ögeleri vs.) değerlendirerek eser hakkında bir açıklamada bulunur.

 Sanatçıya Dönük Eleştiri: Eleştirmen, incelediği eseri daha iyi çözümlemek için sanatçının hayatını, eğitimini, kişilik özelliklerini, psikolojisini inceler ve bunların eser üzerindeki etkisini ortaya koymaya çalışır.

Okura Dönük Eleştiri:  İzlenimci (empresyonist) eleştiri olarak da bilinen bu tarz eleştiride edebi eserlerin okuyucuda bıraktığı etki ve izlenimlerden yola çıkarak yapılan eleştirilerdir. Daha çok eleştirmenin okuduğu esere yönelik zevk ve beğenilerinin okuyucuya ulaştırılması şeklindedir.

Topluma Dönük Eleştiri: Bu tür eleştiride amaç; edebi eserin oluşumunu etkileyen, tarih, sosyal, din, ekonomi gibi zihniyet unsurlarını belirlemek ve bunların yardımıyla eseri açıklamaya çalışmaktır. Eleştirmen, eserin yazıldığı dönemin tarihi ve toplumsal koşullarını ölçüt alarak eseri değerlendirir. Bu ölçütlerin de tarihsel eleştiri, toplumbilimci eleştiri, Marksist eleştiri gibi alt türleri vardır.

TÜRK EDEBİYATINDA ELEŞTİRİ

Edebiyatımızda eleştiri türünün ilk örneklerine divan edebiyatındaki “Şuara Tezkireleri”nde rastlanır. Bu tezkirelerde şairler ve şiirlerine yönelik eleştiriler söz konusudur.

Batılı anlamda eleştiri ise Tanzimat Dönemi’nde görülür. Namık Kemal’in 1866’da “Lisan-ı Osmani’nin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülahazatı Şamildir” başlıklı yazısı ilk eleştiri örneği sayılır. Bu yazıda Namık Kemal, divan edebiyatını olumsuz yönden eleştirir.

Ziya Paşa 1868’de “Şiir ve İnşa” makalesinde divan edebiyatını ağır bir şekilde eleştirir.

Ziya Paşa’nın yazdığı “Harabat” adlı eserinin ön sözündeki görüşleri ve eseri eleştirmek amacıyla Namık Kemal’in yazdığı “Tahrib-i Harabat” ve “Takip” adlı eserleri ilk eleştiri örneklerindendir.

ELEŞTİRİ TÜRÜNDE BAZI ÖNEMLİ ESERLER

  • Takdir-i Elhan, Zemzeme Ön Sözü- Recaizade Mahmut Ekrem
  • Demdeme-Muallim Naci
  • Kavgalarım-Hüseyin Cahit Yalçın
  • Destursuz Bağa Girenler- Orhan Şaik Gökyay
  • Tahrib-i Harabat, Takip, Renan Müdafaanamesi- Namık Kemal
  • Dost Kitaplar- Oktay Akbal

6. RÖPORTAJ

  • Bir olay ya da durumla ilgili yerinde yapılan gezi, inceleme, araştırma ve soruşturma yöntemiyle yapılan gazete haberlerinin genişletilmiş biçimidir.
  • Sözcük anlamı olarak “getirmek, toplamak” anlamı olan röportaj, gazete ve dergilerde yayımlanır.
  • Sanatsal yazı olma özelliğini taşımakla beraber daha çok haber yazısıdır.
  • Bilgiyi, haberi, gerçeği; açık, yalın ve çarpıcı bir dille okurlarına iletir.
  • Gerektiğinde fotoğraf, ses film desteğine ve ilgililerin görüşüne başvurulur.
  • Tek yazı olabileceği gibi, aynı konuyu işleyen bir yazı dizisi de olabilir.
  • Gücünü ve inandırıcılığını belgelerden alır ancak yazar konuya kendi görüşlerini de katabilir.
  • Bu türde, farklı kişilerin görüşlerine başvurulup soru-cevap yöntemiyle karşılıklı konuşmalara yer verildiği için mülakatla benzerlik gösterir. Ancak mülakat yöntemi röportajın sadece bir bölümünü oluşturur.
  • Araştırması yapılan yerler gezildiği için gezi yazısıyla benzerlik gösterir.
  • Röportaj yazılırken açıklama, tartışma öyküleme, betimleme gibi anlatım biçimlerinden yararlanılır.
  • Bir gazetede yer alabileceği gibi radyo ve televizyonda da yayınlanabilir. Bunlara belgesel röportaj denilebilir.
  • Yaşar Kemal’in “Allah’ın Askerleri”, “Bulut Kaynıyor”, “Çukurova Yana Yana”, “Bu Diyar Baştan Başa” eserleri bu türün önemli örneklerindendir.

Konularına Göre Röportajlar:

  1. Bir yeri konu alan röportajlar
  2. Eşyayı konu alan röportajlar
  3. İnsanı konu alan röportajlar

Konuyu sunuş biçimine göre ikiye ayrılır:

Alman röportajı: Yazar, konuyu anlatırken yazıya kendini katar, konuyu kendi ekseninde anlatır.

Amerikan röportajı: Beklenmedik bir girişle röportaja başlanır. En son söylenmesi gerekenler en önce söylenerek okuyucunun dikkati çekilir.

Röportaj ile gezi yazısı arasındaki fark

Röportajda bir durumu, olayı, sorunu aydınlatmak için inceleme ve soruşturma yapılır. Gezi yazılarında bu durumu inceleyip aydınlatmak söz konusu değildir. Gezi yazılarında yazar, gezip gördüğü yerler hakkındaki izlenimlerini anlatır.

Röportaj ile mülakat arasındaki fark

Mülakat, bir konu hakkında o konunun uzmanıyla yapılan görüşmelerdir. Amaç, o kişinin konu hakkındaki görüşlerini yansıtmaktır.

Röportajda, gezip görme, inceleme, soruşturma söz konusudur. Mülakat, röportajın içinde başvurulan bir yöntem olup röportaja göre daha dar kapsamlıdır.

7. HABER YAZISI

  • Gazetelerde, dergi, radyo, televizyon gibi iletişim araçlarında halka duyurulmak üzere hazırlanan yazılardır.
  • Çıkış noktası gazete olmakla birlikte günümüzde internet aracılığıyla daha geniş kitlelere ulaşmaktadır.
  • Haberin doğru ve güvenilir kaynaklardan alınarak hazırlanması gerekir. Bu doğrultuda haber yazıları için 5N 1K ilkesi önemlidir. Habercinin aydınlatması gereken bu ilkeler şunlardır:

“Ne, ne zaman, nasıl, nerede, niçin-kim”

  • Haber yazılarında kamera kayıtlarından ve fotoğraflardan sıkça yararlanır.
  • Tarafsız bir şekilde hazırlanmalı ve sunulmalı, yorum yapılmamalıdır.
  • Ayrıntıya inilmez, haber ana hatlarıyla okuyucuya duyurulur.
  • Haberin güncel, doğru ve haber değeri taşıyacak kadar ilginç olması gerekir.

Haber Yazısıyla İlgili Terimler

Muhabir: Haber yazısı yazmak için haber toplayan kişidir.

Manşet: Gazetelerin ilk sayfasına iri puntolarla konulan başlıktır.

Sürmanşet: Gazetelerin birinci sayfasındaki logonun üzerinde kullanılan başlıktır.

Sütun: Gazete, dergi, kitap gibi yazılı yayımlarda sayfaların yukarıdan aşağıya doğru bölünmüş kısımlarından her biridir.

Ajans: Haber toplama, yayma ve üyelerine dağıtma işiyle uğraşan kuruluş

Tekzip(yalanlama): Daha önce çıkan bir haberin yanlış olduğunu belirten ve haberin muhataplarınca yayımlanan yalanlama yazısıdır.

Sansasyonel: Okuyucuyu şaşırtan, dikkat çekici, çarpıcı haber

 


Yorumlar - Yorum Yaz
İSLAMİ DÖNEM İLK DİL VE EDEBİYAT ÜRÜNLERİ
TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERİ